Osmanlılar, daha önce kurulmuş Türk ve İslam devletlerinden birçok şeyin yanı sıra hukukî yapıyı da almışlardı. Osmanlı Devleti’nde mahkemeler, daha önceki ve çağdaş İslam devletlerinde görülen adlî yapı ile mukayese edildiğinde daha gelişmiş ve uzmanlaşmış bir sistemle hizmet etmekteydi. Mesela;hükmün sebebi ve şartları oluştuktan sonra hâkim hüküm vermeyi geriye bırakamazdı. Hükmü sebepsiz yere geciktirirse görevden alınmayı hak ederdi. Çünkü adaleti zamanında yerine getirmemek zulüm sayılırdı…
Bir devletin hukuk sistemini ortaya koyabilmek için öncelikle o sistemin esasını teş-kil eden hukukî mevzuatı ve bunların uygulama sahaları olan mahkeme kayıtlarını mercek altına alıp incelemek gerekir. Bu sebeple Osmanlı Devleti’nin hukukî yapısını tespit edebilmek amacıyla kanunnâmelere ve mahkeme kararları manasına gelen şer‘iyye sicillerine bakmamız gerekir. Bilinmelidir ki, Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla birlikte yeni bir hukuk sistemi başlamış değildir. Osmanlılar, daha önce kurulmuş Türk ve İslam devletlerinden birçok şeyin yanı sıra hukukî yapıyı da almışlardır. Ancak, Osmanlılar altı asırlık bir zaman içinde devletin temel siyasî çatısı olan merkez ve taşra teşkilatını kurarken bir taraftan eski Türk devletlerinden tevarüs ettikleri geleneği, diğer taraftan Emevî, Abbasî, Selçuklu ve Memluklardan aldıkları hukukî mirası, kendi zaman ve mekânlarının şartlarını da dikkate alarak gerekli değişiklik ve ilavelerle yeni bir sentez yaparak ortaya koymuşlardır.
Osmanlı hukuk mevzuatı şer‘î ve örfî olmak üzere iki kısımdan meydana gelmektedir. Şer‘î hukuk doğrudan doğruya Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye gibi İslam hukukunun ana kaynakları ile müctehit hukukçuların bu ana kaynakları dikkate alarak yaptıkları icma ve kıyasa dayanan ictihatları ile ortaya çıkan, fıkıh ve fetva kitaplarında tedvin edilen kaideler manzumesinden meydana gelmektedir.
Şer‘î hukuk, daha çok özel hukuk sahasında teferruatlı düzenlemeler yapmış, devlet hukuku ise kamu ve toprak hukuku gibi sahalarda esaslı ve detaylı kaideler getirmiştir. Bu noktada, şer‘î hukukun hükümdara tanıdığı geniş takdir ve düzenleme yetkisinden istifade edilmiş; devlet idaresi, toprak rejimi, ta‘zir suç ve cezaları gibi meseleleri çözmek için hükümranlık hakkına sahip bulunan padişaha, ülke şartlarını dikkate alarak, şer‘î hukuka aykırı olmayan kaideler koyma yetkisi tanınmıştır. Buna Osmanlı hukuk mevzuatında örfî hukuk adı verilmektedir.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Eylül (37. Sayı 2011) sayısından okuyabilirsiniz.