Dünya Tarihi, Manşet, Yakın Tarih

Ölüm Yürüyüşünden Zaferle Dönenler Kore’de Türk Esirleri

Kore'ye giden Türk askerleri

İkinci Dünya Harbi’nden yeni çıkan dünya, kendini Soğuk Savaş’ın sinsi kollarında bulmuştu. Soğuk Savaş’ın ilk sıcak çatışması olan Kore Harbi’ne, biz de binlerce vatan evladını göndermiştik. Kore’nin soğuk dağlarında kahramanca mücadele etmiştik. Ancak Kore’de pek bilinmeyen bir kahramanlık hikâyesi daha vardı. O da esir düşen askerlerimizin, kamplardaki mücadelesiydi. Türk askerinin disiplin ve dirayeti, Amerikan ordusunun oldukça dikkatini çekmiş ve araştırma konusu olmuştu…

Bugün Kore denince, belki de ak ile kara kadar birbirine zıt iki coğrafya gelir akıllara. Kuzey ve Güney Kore… İdeolojilerin ayırdığı, aynı millet ancak farklı hayatların hüküm sürdüğü iki devlet… Kore’nin makûs talihi, daha 20. yüzyılın başlarında değişmeye başlamıştı. 1905 yılında yaşanan Rus-Japon Savaşı, Kore’nin bugünkü hâline gelmesinde önemli rol oynadı. Savaştan galip ayrılan Japonya, tükettiği kısıtlı kaynakları tekrar yerine koyabilmek için kendine yakın coğrafyaları gözüne kestirmişti. Okuma yazma oranı düşük, salgınlarla boğuşan ve sanayileşme trenini kaçıran Kore, tam da Japonya’nın aradığı ülkeydi. 1910 yılında Japonya, Kore’yi işgal etti ve günümüze kadar uzanan hikâyenin temelleri atıldı.

15 Ağustos 1945, tüm dünya gibi Kore için de milat oldu. Japon İmparatoru Hirohito, dünyaya Japonya’nın teslim olduğunu ilân ediyor ve bu teslimiyet aynı zamanda Kore başta olmak üzere Asya anakarasında Japon işgali altında olan yerler için özgürlük anlamına geliyordu. Dünya, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesini, Kore ise Japon işgalinin sona erişini kutluyordu. Ancak hikâye daha bitmemişti.

Adım Adım Kore Savaşı’na…

Kore Yarımadası, 1945 yılında düzenlenen Moskova Konferansı’nda alınan kararla, ülkenin ortasından geçen 38. paralelden çekilen çizgiyle iki parçaya bölündü. “Ülke kendi ayakları üzerinde durana kadar!” Kore’nin kuzeyi Sovyetler Birliği (SSCB) tarafından, güneyi ise ABD tarafından Birleşmiş Milletler adına yönetilecekti. Dünya, büyük bir savaşı geride bırakmış ama kucağında farklı bir savaş bulmuştu. Devir, Soğuk Savaş devriydi ve bu savaşın iki büyük aktörü, Kore’de karşı karşıyaydı.

Kısa süre içinde Kore’nin kuzeyinde, Sovyet destekli Komünist sistemle yönetilen bir ülke kuruldu. Bu sırada ülkenin güneyinde de ABD destekli demokratik Kore Cumhuriyeti ortaya çıktı. Ülke iki parçaya bölünmüş, bir milletten iki farklı devlet çıkmıştı. 1948 yılında Paris’te toplanan BM Genel Kurulu, ABD ve SSCB’nin Kore’de bulunan birliklerini geri çekmesini istedi. 1949 yılında her iki Kore’de de bulunan yabancı birlikler, bölgeden ayrılmış olsa da Kore, dünyanın gündeminde kalmaya devam edecekti.

Takvimler, 25 Haziran 1950’yi gösterirken, dünya kendini yeni bir savaşın ortasında buldu. Kuzey Kore binlerce asker ve SSCB desteğiyle sağlanan ekipmanlarla, sınır kabul edilen 38. paraleli geçerek Güney Kore’ye geniş kapsamlı bir saldırı başlattı. Bu, Soğuk Savaş’ın ilk sıcak çatışmasıydı. Dünya başşehirleri nefesini tutmuş, savaşın muhtemel sonuçlarını hesaplamaya başlamıştı. Hararetin yüksek olduğu başkentlerden birisi de Kore’den binlerce kilometre uzakta olan Ankara’ydı.

İlk Asker Teklifini Türkiye Vermişti

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 devlet, asker gönderme kararı alarak Birleşmiş Milletlerin çağrısına cevap vermişti. Güney Kore’ye asker göndermeyi teklif eden ilk ülke olan Türkiye, 30 Haziran 1950 tarihli meclis oturumunda, askerî yardım yerine bölgeye doğrudan asker gönderme kararı alıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın hengâmesinden bir şekilde sıyrılan Türkiye, dünya sahnesinde yeniden şekillenmekte olan siyasî kamplaşmaların uzağında kalmamak istiyordu. Kore Savaşı’na katılarak, mevcut dış politika sorunlarını çözmeyi de planlıyordu.

Anadolu’nun muhtelif şehirlerindeki köylerden toplanan askerlerden meydana getirilen tugayın komutanlığına, Çanakkale Savaşı’nda da görev alan Tuğgeneral Tahsin Yazıcı getirildi. 5090 personelden oluşan 1. Türk Tugayı, 3 ayrı gemiyle 25 Eylül 1950’de İskenderun Limanı’ndan yola çıktı. 21 gün sonra 6 Ekim’de, Kore’nin güneydoğusundaki Pusan Limanı’na ulaşmıştı. Türk tugayının Kore’ye giderken kullandığı güzergâh, 1889’da Miralay Osman Bey komutasında Japonya’ya gönderilen Ertuğrul Gemisi tarafından da kullanılmıştı.

Tugayın muharebelerde, özellikle Kunuri’de gösterdiği başarılar, geniş yankı uyandırmıştı. Savaş esnasında 3 tugay, kademeli olarak görev aldı. Genelkurmay Başkanlığı’nın paylaştığı verilere göre, Kore’de muharip Türk tugaylarının zayiatı, 725 şehit, 2180 yaralı, 168 kayıp ve 244 esirdi. Zaten yazımızın ana konusu, işte bu esirlerimizdir. Zira Mehmetçik, esaret sırasında gösterdiği mukavemet sayesinde, savaş tarihine geçmişti. Nasıl mı?

Kapak yazısının tamamını Yedikıta Dergisi 203. sayısından (Temmuz 2025) okuyabilirsiniz.

Önceki Makale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir