Düzlüklerinde savrulan her bir toz zerreciği dahi buram buram tarih kokar Merv’in. Sanki akıp giden Muğrab Suyu değildir orada; zaman nehrinin taşıdığı binlerce yıllık hadiseler ve hatıralardır.


Düzlüklerinde savrulan her bir toz zerreciği dahi buram buram tarih kokar Merv’in. Sanki akıp giden Muğrab Suyu değildir orada; zaman nehrinin taşıdığı binlerce yıllık hadiseler ve hatıralardır.

Timurlu mimarîsi, pek çok farklı coğrafyadan taşıdığı izlerle Orta Asya’daki İslâm sanatının zirvesidir. Sonraki devirler içinse mükemmel bir kılavuzdur. Özellikle devletin başkenti Semerkant, ihtişamını o günlerden alır…

Osmanlı ilim ve irfan geleneğinin parlak simalarından Halîmî Çelebi, ilmiyle âmil, ahlâkıyla mümtaz bir âlimdir.

Orta Çağ’dan kalma şatoları, dev araç fabrikası ve Bavyera Ordu Müzesi’nde sergilenen Osmanlı çadırıyla Ingolstadt, tarihin ve modernitenin iç içe geçtiği, her adımda sürprizler sunan bir durak olarak karşımıza çıktı…

Osmanlılar, Dünya’ya nasıl bakıyordu? Coğrafî anlamda bu sorunun cevabını almak için devrin haritalarına bakmak gerekir. Biz de öyle yapıyor ve Osmanlı hatta İslâm dünyasında basılan ilk atlas çalışması “Cedid Atlas”ın tarihî serüveni ve sayfaları arasında kayboluyoruz…

Selçuklu sultanlarının Haremeyn’e olan bağlılıkları ve İslâm ümmetine hizmet etme arzusu, her şeyin üzerinde olmuştur. Resûlüllah Efendimiz’in mescidinde ve Beytullah’ta okunan hutbelerde isimlerinin zikredilmesi, onları yeryüzünün en bahtiyar insanları yapmıştır…

Çanakkale’de bir yanda düşmanla göğüs göğüse çarpışılırken, diğer yanda yakıcı sıcak, toz bulutları, sinekler ve en zoru da susuzlukla mücadele ediliyordu.

Bir fotoğraf karesinin arkasında yer alan ifadeler, sadece bir fotoğrafı değil, o ânın içindeki bütün hissiyatı yansıtır…

Tarihin en kudretli hükümdarlarından biri olan Sultan Süleyman Han’ın uzun ve zaferlerle dolu saltanatı, kudretinin gölgesinde kalan hüzünlerle yoğrulmuştu. Cihan padişahı, evlat acısı yaşamış bir babaydı. Mehmed, Mustafa, Cihangir, Bayezid gibi en güzide şehzadelerinin mukadder akıbetlerine şahit olmuş ve her birinin acısını bağrına basmıştı.

Beyoğlu’nu gezenler bilir, İstiklal Caddesi’nin tek camisi, mütevazı ama estetik yapısıyla Ağa Camii’dir. Hüseyin Ağa Camii adıyla da bilinen mabet, semtin göbeğinde âdeta 16. yüzyıl esintisi sunar.