Biri kalplere, diğeri cihana hükmeden iki sultan, iki süt kardeşti onlar; Yahya Efendi ve Muhteşem Süleyman. Dünyalık makamda aralarında uçurumlar var zannedilse de dünyalıklar, ikisinin de önünde eğilmişti. Biri tac ve tahtıyla, diğeri hâl ve tavrıyla İslâm’a hizmet etti. Buyurunuz, Yahya Efendi’nin sadece Beşiktaş sırtlarını değil, gönülleri de yeşerten menkıbesini satırlarda arayalım…
İstanbul Beşiktaş’ta yaşayan, devrinin büyüklerinden Neccarzâde Rızâ Efendi (1679-1746), aynı semtte türbesi olan Yahyâ Efendi’ye hayrandır. “Beşiktaş” redifli bir gazelinde şöyle der:
“Yahyâ-i Beşiktaş’ı ziyâret edelim gel
Odur sebeb-i zînet-i kühsâr-ı Beşiktaş”
Neccarzâde; Yahya Efendi’yi, Beşiktaş’ın ziyneti, Beşiktaş’ı kıymetlendiren kişi olarak tarif edip insanları, türbesini ziyarete çağırır. Sadece o yıllarda değil, asırlar sonra bugün bile dergâh, sevenlerince ziyaret edilmektedir.
Yahya Efendi Kimdir?..
İstanbul’da gönüllerde derin izler bırakan Beşiktaşlı Yahya Efendi, Kanuni Sultan Süleyman ve İkinci Selim Han dönemlerinde İstanbul hayatına damgasını vurmuş bir şahsiyettir. Üstelik Sultan Süleyman’ın süt kardeşidir. Her ikisi de Trabzon’da, aynı senede ve aynı haftada dünyaya gelir. Şehzade Süleyman doğduğunda, annesi Aişe Hafsa Sultan’ın sütü kesilir. Bunun üzerine Yahya Efendi’nin annesi tarafından emzirilir. Geleceğin iki sultanı, aynı yerde beraberce büyürler. Şehzade Süleyman, Yahya Efendi’ye daima “ağabey” diye hitap eder.
Kanuni Sultan Süleyman tahta geçtiğinde, ağabeyini İstanbul’a davet eder. Saraya ayak bastığı gibi, sorar Yahya Efendi’ye: “Söyle; nereye yerleşmek, hangi köşkte oturmak istersin?..” Mübarek, boğazda gözüne ilişen kayalık ve verimsiz bir toprak parçasından bahseder. Padişah şaşırırsa da bir şey demez, “vardır bir hikmeti” diyerek kabul eder.
Yahya Efendi, buraya yerleşir ki bugün türbesinin bulunduğu mahaldir. Civarda, geçimlerini balıkçılıkla sağlayan, birbirine yakın 5 Rum köyü vardır. Ahalisi şaşırır onun bu hâline… Cihan sultanının süt kardeşi olan bu adamın ne işi vardır bu çorak yerde…
Devrin Avrupalı din ve devlet adamlarının çoğunun okuma yazma bilmedikleri bir zamanda Yahya Efendi, sadece dinî ilimlerde zirve değildir; tıp, matematik ve fizik gibi ilimlerde de otoritedir. Bütün bunlara rağmen, çok sade bir hayat yaşar. Kazancını hep hizmet ve vakıf odaklı inşaat işlerinde kullanır. Pek çok eğitim kurumunun yanı sıra, tıp okulu, kütüphane, cami, hamam inşa ettirir.
Süt kardeşi, cihanı fethederken o, gönüllere hükmeder… Önceleri varlığından çekinen Rum ahali, onda gördükleri harikulade haller sebebiyle İslâm’la müşerref olurlar.
Yahya Efendi’den hatıra kalan ve günümüze kadar gelen bir “kelime” ve bir “deyim” ile yazımızı ziynetlendirmek isteriz.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 201. sayısından (Mayıs 2025) okuyabilirsiniz.