Tarih boyunca pek çok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapan Azerbaycan, Kafkasya’nın en mühim coğrafyasında yer alıyor. Bölge, Hz. Ömer (r.a.) devrinde İslâm ile müşerref olmuş. Müslümanların, Azerbaycan’a hâkim olması, Emevî ve Abbasî devletleri zamanında gerçekleşmiş. Bölgenin, özellikle Abbasîler devrinde Müslüman Türk valilerince idare edildiği biliniyor.
Uzun yıllar Azerbaycan topraklarını yöneten bu valiler, bir süre sonra Sâcîler, Müsâfirîler, Revvâdîler, Şeddâdîler ve Şirvanşahlar gibi müstakil devletlerini kurmuşlar. Bu hanedanlar hakkında pek az malumata sahibiz. Hatta bazılarının isimlerini ilk kez duyacaklar bile vardır.
Gerek bölge ve gerekse burada kurulan devletler hakkında güzel bir kitap çalışması yapıldı. Doç. Dr. Bayram Arif Köse tarafından kaleme alınan kitap, hem hanedanlar hem de bölgedeki İslâmiyet’in ilk ayak sesleri hakkında, araştırmacılara güzel bilgiler sunuyor…
Bayram Bey, öncelikle yeni kitabınız hayırlı olsun. Azerbaycan’daki Müslüman hanedanlar üzerine yapılmış en güzel ve en güncel çalışmalardan biri, kütüphanelerdeki yerini aldı diyebiliriz herhalde.
Teşekkür ederiz, inşallah sahayla ilgili çalışma yapanlar için faydalı olur.
Kafkasya deyince aklımıza ilk olarak Azerbaycan gelmekte. Bu algının tarihî bir geçmişi var mıdır?
Elbette. Azerbaycan aslında sadece bugün bu isimdeki Türk devletine verilen isim değildir. İran’ın kuzeyi de bu isimle anılır. İslâm coğrafyacıları, Kafkasya ismini kullanmakla birlikte bölgeyi “Azerbaycan, Arran ve Ermeniyye” başlığı altında ele alır ve tasniflerinin merkezine Azerbaycan’ı yerleştirirler. Onların çizdikleri bu sınırları, günümüzde Kafkas Dağları’nın güneyi diye tabir edebiliriz.
Zira Azerbaycan’ın payitaht merkezi Erdebil, bazı dönemlerde Meraga, aslında tüm Güney Kafkasya’nın idare merkeziydi. Çünkü Ermeni kralları, taçlarını, burada ikamet etmekte olan Müslüman emirin elinden giyerlerdi. Bu emir, çoğu zaman Türk hanedanları içerisinden çıkardı. Azerbaycan, tarih boyunca en çok başkent çıkaran bölgelerdendir. Berze’a, 5. yüzyıla kadar tüm bölgenin merkeziydi. Bundan başka Bezz şehri, meşhur Türk kumandan Afşin’in, sapkın Bâbek’i yakalamak için kullandığı merkezdi. Müslüman müelliflerin Bâbü’l-Ebvâb dedikleri Derbend, bir süre Türk hakanlarının ve Haşimî hanedanının payitahtı oldu. Meraga, bir dönem Abbasî valilerinin de merkeziydi.
Bundan başka ilk Moğol akınlarında, Azerbaycan arazisinin muhtelif bölgeleri ya idare merkezi ya da karargâh idi. Özellikle Mugan düzlükleri, Moğol payitaht merkezi gibiydi. Urmiye Gölü’ndeki ada, Hülâgû’nun Bağdat hazinelerini sakladığı yerdi. Tebriz, İlhanlıların da başkenti oldu. Aladağ ise pek çok İlhanlı hanının yazlık ve kışlaklarının olduğu şehir olarak ön plana çıktı. Burada Meraga’ya ayrı bir parantez açmak gerekir. Çünkü Nasîrüddin Tûsî ve birkaç bilim adamı, buradaki rasathaneden, yıldızları gözlemlemeye başladılar. Burası, İslâm dünyasının tanınmış gözlemevlerinden biriydi. Yine Azerbaycan şehirlerinden Şirvan, kendi adıyla kurulan hanedanın yani Şirvanşahların başkentiydi.
Bölgeye İslâm’ın gelişi hangi dönemde olmuştur?
Azerbaycan’ın, Müslümanlarla münasebetleri, bölgeye İslâmiyet henüz gelmeden önce başlamıştı. Öyle ki İslâm ordularının Azerbaycan, Arran ve Ermeniye bölgesiyle tanışıklıkları, çok daha öncelere, hatta Dört Büyük Halife Devri’ne kadar uzanır. Tarih henüz Hz. Ömer’in (r.a.) hilafet dönemini gösterirken, “Fetihler Fethi” olarak tarihe geçen Nihavend’deki büyük zaferden sonra sadece İran fethedilmemiş, Kafkasya yolu da Müslüman askerlerine açılmıştı.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 192. sayısı (Ağustos 2024) okuyabilirsiniz.