İslam Tarihi, Kapak, Manşet

Asla Dönüş İhtida

Rahle

Fetih ve gaza ordularının en öncelikli niyeti; “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” denildiğinde, “Evet, rabbimizsin!” deyip de unutanlara, bu sözlerini hatırlatmaktı aslında. Çünkü insanoğlu, İslâm fıtratı üzere gelirdi bu dünyaya. Onun aslına dönüşü için, hidayete vesile olmak gerekti…

İhtida kelimesi sözlükte, “doğru yolu bulmak, yol göstermek, hakikate ulaşmak” manasına gelen hidayet kökünden türemiştir. Terim olarak; herhangi bir dine mensup olmayan veya İslâm dininin dışında herhangi bir bâtıl dine inanmış olan kimsenin Müslüman olması, İslâm ile müşerref olması demektir. Hidayete eren kimseye, “mühtedi” ismi verilmektedir. Hidayeti ihsan edense, “el-Hâdî” sıfatının sahibi Hazret-i Allah’tır.

Kur’ân-ı Kerîm’de ihtida kavramı, altmış yerde geçmektedir. Âyet-i kerîmelerde hidayetin Hazret-i Allah’ın lütuf ve ihsanı olduğu bildirilirken, diğer yönden kulun irade ve tercihinin bulunmasının şart olduğuna dikkat çekilmiştir. (Kasas Suresi, 56. âyet-i kerîme; Muhammed Suresi, 17. âyet-i kerîme) İnsanoğlu fıtrat olarak iman ve inkâra, hidayet ve dalalete kabiliyeti olan bir irade ile yaratılmıştır. Burada tercih, insanın kendisine bırakılmıştır. Hazret-i Allah kitap ve peygamberler göndermek suretiyle insanların hidayete ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Peygamberlerin ve mürşid-i kâmillerin vazifesi yol göstermek iken, hidayette asıl unsur, kişinin irade ve tercihi olmuştur.

Hidayete erip Müslüman olmak, değişik sebeplerden ve şartlardan kaynaklanabilir. İhtida hususunda genelde bir hazırlık merhalesi, araştırma, şüpheleri giderme, ikna olma durumları söz konusudur. Kur’ân-ı Kerîm’de zekât verilecek sınıflardan sayılan, henüz Müslüman olmamış ama İslâm’a ısınıp hidayet bulmaları ümit olunan “müellefe-i kulûb”ün zikredilmesi (Tevbe Suresi, 60. âyet-i kerîme) bu sürece işaret etmektedir. Bazen de önceden bir emare görülmeden âni olarak ihtida meydana gelebilir. Hz. Ömer (r.a.) efendimizin Müslüman oluşu, buna örnek gösterilebilir.

Müslüman olmak isteyen kimseye önce İslâm dini anlatılır. İnanç esasları, ibadetler, haram ve helal izah edilir. Kişi hazır olduğunda Kelime-i Şehadet getirerek Allah’ın birliğini ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) peygamberliğini kabul eder. İhtida ânında iki şahidin bulunması uygun olur. Mühtedi, Kelime-i Şehadet’i getirdikten sonra gusül abdesti alır. Yeni Müslüman olan kimse erkek ise sünnet olur. İhtida eden kimsenin önceki günahları bağışlandığı için manevî açıdan yeni doğan çocuk gibi tertemiz, günahsız olur. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “İslâm, öncesini örter.” buyurmuştur.

İslâm dini cihanşümul bir din olup bütün insanların İslâmiyet’in güzelliklerinden istifade etmesini, Müslüman olmayanların hidayete ermesini ister. İnsanları hidayete erdirmek için Müslümanların gayret göstermesi gerekir. Müminlerden, Allah’ın yoluna, hikmet ve güzel nasihat ile çağırmaları istenmiştir (Nahl Suresi, 125. âyet-i kerîme). Aslında düşmanlarla yapılan cihadın gayesi de onlara İslâmî tebliği ulaştırmaktır.

İhtida, din değiştirme değil, bir bakıma kişinin gerçek dinine, aslına dönüşünü ifade etmektedir. Çünkü İslâm dinine göre her doğan çocuk, fıtrat dini olan İslâm üzerine doğar. Böylece ihtida eden fıtratına, aslına dönmüş olur. Zira ruhlar âleminde yapılan bir sözleşme vardır. Orada Hazret-i Allah bütün ruhlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğunda hepsi “Evet, Rabbimizsin.” diye cevap vermiştir (A’râf Suresi, 172. âyet-i kerîme). Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de her doğan çocuğun İslâm fıtratı üzerine dünyaya geldiğini, anne babasının onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yaptığını (Buharî, Cenâiz, 93; Müslim, Kader, 22-25) haber vererek fıtrata dikkat çekmiştir.

Kapak yazısının tamamını Yedikıta Dergisi 189. sayısından (Mayıs 2024) okuyabilirsiniz.

Önceki Makale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir