“Avrupa’nın İslâm’dan temizlediği(!) her yer, dünya için büyük problemlere gebedir.” Demişti Pickthall. Hem de henüz dünya karışmamıştı. İngiltere’de doğmuş, genç yaşlarda yaptığı Doğu seyahati sırasında Doğu insanına ve İslâm’a hayran olmuştu. Batı’nın ucu bucağı görünmeyen yağmalarına sessiz kalamamış, İslâm’ı seçmişti…
Hayatım boyunca mutlu insan görmemiştim; fakat işte buradakiler mutluydu. Evet, belki fakirdiler, ama zaten zengin olmak rüyası görmüyorlardı; herhangi bir yarış içinde de değildiler ve onlar için rekabet ancak at ve mızrakla olurdu. Ne maaş ne de kira problemleri vardı. Bizim anladığımız manada ‘sınıf farklılıkları’ nedir bilmezlerdi. Herkes herkesle söyleşir ve aralarındaki nisbî eşitsizliğe rağmen gerçek bir kardeşliğin tadını çıkarırlardı. Her bir ferde dokunan, onların günlük hayatlarına dahi müdahale edebilen bir hükümet Doğulular için hiç de makbul bir şey değildi…”
Henüz delikanlılık çağında Osmanlı topraklarına gelen ve o sırada gördükleri ve yaşadıklarını ömür boyu unutamayan, nihayet bu hatıraların da yardımıyla bilmem kaç sene sonra İslâm’ı kucaklayan bir “Türkofil”in satırları bunlar; ikinci kuşak yeğeninin tarifiyle, “onulmaz bir Türkofil” olan Marmaduke Pickthall’ün…
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 101. sayısından (Ocak 2017) okuyabilirsiniz.