Avrupalıların “Büyük Türk” ve “Muhteşem Süleyman” ismini verdikleri padişahın hususi hayatında basit dünya zevk ve eğlencelerine kapıldığını iddia edebilecek hiçbir vesika ve kaynak yoktur. O, dünya nimetlerine göz koymuş bir insan değil, bütün sermayesini din ve devleti uğruna harcamış bir cihangirdi.
Kanunî Sultan Süleyman Han, 1566 yılında, 72 yaşında ve hasta olduğu halde Macaristan’ın Zigetvar Kalesi’ni fetih için sefere çıkmıştı. Bu seferin, esasen sultanın son seferi olacağının alâmetleri belirmişti. Nitekim padişah, yaşlılık ve hastalıktan dolayı atına binemiyor ve ancak tahtırevanla gidebiliyordu. Ve nihayet diyâr-ı gurbette teslim-i rûh etti… Kanunî Sultan Süleyman, 1494’te doğmuş ve 1520 yılında tahta geçmişti. Tahta geçtiği bu tarihten vefatı tarihi olan 1566 yılına kadar ömrü seferden sefere ve at sırtında geçmişti. 46 yıllık padişahlığı devrinde devleti, milleti ve hatta dünyanın mazlum insanları için sarf ettiği gayreti anlatmaya onlarca cilt yetmez. Nerede zulme uğrayan
bir insan, bir devlet ve bir topluluk varsa hep Kanuni’nin gölgesine
sığınır ve ondan yardım görürdü. Onun devri, Avrupa ve o zamanın bütün güç odaklarının tabiri caizse çıt çıkaramadığı ve insanlara zulmedemediği bir devirdir.
Çünkü Kanuni’nin bir mektubu bütün dünyayı dize getirmeye yetiyordu. Alman imparatorunun eline esir düşen Fransa imparatorunu bir mektupla kurtaran o idi.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Mart (31. Sayı 2011) sayısından okuyabilirsiniz.