Barınma, insanoğlunun var olduğundan beri hissettiği bir ihtiyaç… İnsan bu ihtiyacını ilk zamanlar iptidaî olarak karşılamış. Zamanla yaşadığı coğrafyaya, iklime ve hayat tarzına göre şekillendirmiş, ilaveler yapmış ve ortaya “ev” çıkmış. “İnsanın evi gibi yok” deriz uzun süren ayrılıklardan sonra eve dönüşümüzde. Dört duvar arası da ev, vatan sathı da. Kültürümüzdeki, günlük hayatımızdaki yeriyle ev ve değişen ev halleri…
Türkçenin söz varlığına ait eldeki kaynaklar, Türkçenin en eski kelimelerinden birinin ev (eb), en eski ikilemelerinden birinin de ev-bark (eb-bark) olduğunu ortaya koyuyor. Göktürk kitabelerinde ev (eb) hem yalnız hem de “bark” ile birlikte geçmekte, “ev”in çok anlamlı olduğu, çadır, ev, yurt, karargâh anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. Divânü Lügâti’t-Türk, Kutadgu Bilig ve Dede Korkut Hikayeleri gibi Türkçenin köklü eserlerinin birçok yerinde ev kelimesi geçer. Birkaç misal verecek olursak Divân’da dört köşeli evin “törtgül ev” şeklinde geçtiği görülüyor. Kutadgu Bilig’de ise bugün hâlâ kullanılan “ev alma komşu al” atalar sözünün benzerini, belki de menşeini görmekteyiz: Ev almak tilese ayıt koşnısın. (Ev almak istersen komşusunu sor!)
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 94. sayısından (Haziran 2016) okuyabilirsiniz.