İlim ve irfan sahasında çalışmaları ve kitaplarıyla ismi hatırlardan silinmeyecek Ali Emiri Efendi, tam 90 sene önce vefat etmiş, dengi ender bulunur bir hazine, bir ayaklı kütüphane idi…


İlim ve irfan sahasında çalışmaları ve kitaplarıyla ismi hatırlardan silinmeyecek Ali Emiri Efendi, tam 90 sene önce vefat etmiş, dengi ender bulunur bir hazine, bir ayaklı kütüphane idi…

“Osmanlı sultanlarının hazineleri milletin eline geçmiştir. Bunları gayrimeşru sermaye halinde korumaktansa satarak bedelleriyle şose, demiryolu ve limanlar yapmak daha uygundur.” anlayışıyla satılığa çıkarılan Topkapı Sarayı hazinelerine fiyat biçmek için Avrupa’dan sarraf ruhlu eksperler davet edilmişti…

Acem ülkesinde isfahan bölgesinde bir pınar vardır, sığırcık pınarı derler. ne zaman ki bir memlekette çekirgelik olsa, memleketleri o âfetten allahü teâlâ saklaya, o pınarın suyundan ne kadar gerekse ve ne kadar isterlerse alıp yere koymadan o memlekete iletirler. suyu götürdükleri yere koyarlar. o suya birkaç sığırcık gelir.

“Yılbaşı neyimiz olur? diye soruyorum… ‘Ramazan Bayramı’mız mı, kandilimiz mi, Kurban Bayramı’mız mı?’ diye sual açmak da yersiz olmazdı. Biz Muharremlerle, Martlarla başlayan yıllar da biliriz, ki hiçbiri böyle şımarıklıkla böyle ayyaşlıkla böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi efendi yıllardı…” (Arif Nihat Asya)

Ortadoğu’da varlığını sürdüren Nusayrî, Dürzi ve yezidi gibi gruplar, 19. yüzyılda Batılı devletler ve Amerika’nın dikkatini çekmişti. Fransızlar, Ortadoğu’da kendi menfaatlerine hizmet edecek Katolik ve Marunî azınlıkları, İngilizler de Dürzi ve Nusayrî taifesini kendi yanına çekmeye başlamışlardı. Bu sömürü sistemine karşı Osmanlı da boş durmamıştı…

“Tıpkı daha önce olduğu şekilde bir çeşit yıldız sarayı casusu gibiydi; siyah şapkalı, siyah elbiseli, elbisesinde ve parmağında birer mücevher bulunan küçük, kurnaz, yaşlı bir adam. öyle sanıyorum ki Londra’ya bir entrika için gelmişti…”

Her ay binlerce turist İstanbul’a, özellikle her adımda tarihi eserlerin olduğu Suriçi’ne akın ediyor. Bu turist akınında tarihi eserlerin tahribata uğramamasının yanında acaba mukaddes mekânlar ziyaret edilirken gereken hürmet ve nezaket gösteriliyor mu?

Hollandalı oryantalistlerden Reinhart Dozy, 1863 yılında Het Islamisme isimli bir kitap neşreder. Eser İslam’ın en hassas konularıyla alay etmekte, Kur’ân-ı Kerîm’i ve Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) açıkça tenkit etmektedir.

Bir dil iletişim kurabilmek, iki dil sıhhatlice düşünüp ufuk sahibi olabilmek, üç dil ise bir medeniyet inşa edebilmek için son derece lüzumludur. Bunun farkında olan ecdadımız, dil öğrenmekte farklı yollar kullanmışlardır. Bu pratik çözümlerden biri de manzum, yani şiir şeklinde yazılmış sözlüklerdir…

Lüleburgaz istasyonunda ağaçların arasında kalmış yalnız bir âbide… “Çanakkale Şehitleri Âbidesi” olarak bilinen ve Balkan Harbi’nden Çanakkale’ye uzanan mücadelenin hatırasını yaşatmak üzere inşa edilen bu âbidenin hikâyesi ve manası çok derin…