Köyden şehre, minareden eyvana, kalpten kalbe Anadolu’yu hane hane işleyen bir sultandır Alâeddin Keykubad. Bu toprakların günümüzde de sahip olduğu sınırların ilk sahibidir diyebiliriz ona. Dokuz yılı Bizans’ta, sekiz yılı da Malatya’nın muhkem kalelerinde geçen on yedi yıllık sürgün hayatına mukabil, on yedi yıl sürecek saltanatı boyunca, elinde İslâm sancağıyla doğudan batıya, kuzeyden güneye ordular sevk etmişti. En büyük destekçileri ve danışmanları arasında hakikî âlimler ve sûfîler vardı. O, Selçuklu’nun “Uluğ” sultanıydı…
Türkiye Selçuklularının en güçlü ve en parlak döneminin sultanı olan Birinci Alâeddin Keykubad, Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev’in oğludur. Muhtemelen 1190’da dünyaya geldi. Babası Sultan Gıyaseddin, 1196’da tahttan indirilip Konya’dan maiyetiyle birlikte ayrıldığında, küçük birer çocuk olan oğulları Alâeddin Keykubad ve İzzeddin Keykavus da yanındaydılar. Gıyaseddin Keyhüsrev ve kalabalık maiyeti, uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra, Trabzon üzerinden deniz yoluyla Konstantiniyye’ye giderek Bizans’a sığınmıştı.
İmparator III. Alexis tarafından çok iyi karşılanan Gıyaseddin Keyhüsrev, Bizans sarayında sultan gibi muamele görmüş, hatta ona, davet ve toplantılarda imparatorun yanında yer verilmişti. Bu hüsn-i kabulün en önemli sebeplerinden birisi de şüphesiz ki kayınpederinin, Komnenoslar hanedanından Manuel Mavrozemos olmasıdır. Gıyaseddin Keyhüsrev ve beraberindekiler, dokuz yıl boyunca onun misafiri olacaklardır.
Delikanlılık ve tahsil çağları Bizans İstanbul’unda geçen Alâeddin Keykubad ve ağabeyi İzzeddin Keykavus, yâd ellerde sürgünde olsalar dahi şehzadelere yaraşır bir şekilde, Atabeg Seyfeddin Ayaba’nın gözetiminde eğitim ve öğretimlerine devam ederler. Arapça ve Farsça yanında Rumcayı da öğrenirler.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 149. sayısından (Ocak 2021) okuyabilirsiniz.
Ecdadimizi tanıtan güzel yaziniz için teşekkür ederiz
Ecdadimizi tanıtan güzel yaziniz için teşekkür ederiz