Keşfedilmeyi Bekleyen Şifa Diyarı Yalova

Tarihte padişahların içeceklerine konulan karın getirildiği, bol pınarlı yaylalarıyla nam salan Yalova, Osmanlı’dan bugüne zengin mineraller taşıyan kaplıca suyu, tarihî hamamları ve oksijen yüklü tabiatıyla dünyaya sağlık dağıtmaya devam ediyor…

Sene 1929. Yalova’nın tabiri caizse sıtmadan kırıldığı yıllar… Telefonun, telgrafın, hatta elektriğin olmadığı; ilacın ve gaz yağının karaborsaya düştüğü zorlu günler… Sosyal tesis, itfaiye, polis teşkilatı ve hastane gibi kurumların ya hiç bulunmadığı yahut yetersiz kaldığı zamanlar… Hâlbuki Antik Çağ’dan Bizans’a, Selçuklu’dan Osmanlı’ya dek tarih boyunca dünyanın en güzel şifa, huzur, tabiat, refah ve dinlenme merkezlerinden biri olmuş Yalova…

Günlerden bir gün, Yalova’daki bu vaziyete tahammül edemeyen bir grup âkil yöre insanı bir araya gelir. Amaçları, içinde bulundukları bu aciz durumdan kurtulmak ve Yalova’yı yeniden dünyanın gözdesi hâline getirebilmektir. İlk iş, içlerinden en iyi hatipleri seçerler. Heyet, önce İstanbul’un yolunu tutar. Devlet makamlarının kapıları bir bir çalınır, arzuhâller bildirilir ve Yalova’nın büyük dertlerine çareler aranır. Gel zaman git zaman ilçede öncelikle, sıtmayla mücadele ekibi kurulur. Yalova’da geçmişin el zanaatlarını yeniden canlandırmak için âdeta seferberlik ilân edilir. Ata yadigârı hamamlar temizlenir, günümüzde Millet ve Baltacı adıyla tanınan çiftlikler düzenlenir, kaplıca kaynakları ıslah edilir, meyve bahçeleri genişletilir ve yeni yeşil alanlar oluşturulur.

Birkaç yıl içinde ilçedeki usta ve zanaatkârların sayısı 400’ü aşar. Semerci, demirci, elektrikçi, marangoz, duvarcı, kalaycı, bakırcı ve ahşap ustaları işine dört elle sarılır. İlçenin çehresini değiştiren yenilikler, bununla da sınırlı kalmaz. 1930 yılında İstanbul’a bağlanan Yalova, kısa sürede bir sayfiye alanına dönüşmeye başlar. Yalova ile İstanbul arasında, her gün çalışan vapur seferleri konulur. Yalova İskelesi ile kaplıca bölgesi arasına ise 12,5 kilometre uzunluğunda ve 10 metre genişliğinde, her iki tarafında sık ağaçların sıralandığı asfalt bir yol yapılır. Artık o makus talih, tersine dönmüştür.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 121. sayısından (Eylül 2018) okuyabilirsiniz.

Melih Uslu

Recent Posts

Romalılarla İlk Mücadele Mûte

Orduya katılanlarla, tayin edilen kumadanlarla, savaş için kat edilen mesafeyle, karşılaşılan düşmanın büyüklüğüyle, dönüş yoluyla…

4 hafta ago

Savaşın Kalbinde Sahabenin Yolunda Mûte

Size bir yerden bahsedeyim. Dünya haritasında küçük bir nokta, ancak İslâm tarihindeki yeri devasa bir…

4 hafta ago

Geylanî Neslinden Miras Arpacılar Camii

Eminönü’nde inşa edilen ve bir Ni’me’l- Ceyş hatırası olan Arpacılar Camii, 571 yıldır ayakta. Akşemseddin…

4 hafta ago

En Kalabalık Müslüman Ülkesi Endonezya

Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip olan Endonezya, yeraltı-yerüstü zenginlikleri ve bulunduğu stratejik konumu nedeniyle,…

4 hafta ago

Sebüktegin’den Sultan Gazneli Mahmud’a Baba Nasihati

“Ey oğul! Allah’tan kork, takva sahibi ol! Halkın malına mülküne el uzatanları affetme!” “Sana söylediğim…

4 hafta ago

1 Nolu Üsküdar-Kısıklı Tramvayında

Hayal edin! 1950’lerin başında Kısıklı’dan bindiniz tramvaya… Yolculuğunuz, Üsküdar Meydan’a. O hafif eğimli tatlı rampadan…

4 hafta ago