Terk-i diyar edip, manevî müjdelere mazhar olmak için binlerce kilometrelik yolu arşınlayarak Konya’ya gelen Horasanlı bir derviş, 1300’lü yılların başında harabe haldeki bir beldeyi ihya eder. Adına Seydişehir denen yeni beldenin kurulmasına mihmandarlık eden, Ahmed Yesevî Hazretleri’nin talebelerinden Seyyid Harun Velî Hazretleri’dir. İsmini bizzat beyin verdiği Seydişehir, aynı zamanda bânîsinin adıyla bilinen şehirlerden biridir…
Rivayete göre, Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri’nin 112 bin talebesi olmuş. Yetiştirdiği ilim ordusundan 100 bin kadarını, uzak diyarlara göndermiş. Hususiyle en iyi talebelerini Diyar-ı Rum’a gönderirmiş. Kendisine, “Niçin Anadolu’ya bu kadar ehemmiyet gösteriyorsunuz, bunun hikmeti nedir?” diye sorulduğunda, “Yarın oraların en iyileri buraya gelecekler.” şeklinde cevap verdiği rivayet edilir.
1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra, Müslüman Türkler akın akın Anadolu’ya gelmeye başladılar. Gelenler sadece akıncılar değildi. İ‘lâ-yı kelimetullahı yayma gayesi güden Ahmed Yesevî Hazretleri’nin talebeleri de yola revan oldular. Ordular beldeleri fethederken, ilim ordusu da gönüllerin fethiyle meşguldü.
Yeni kurulan şehirlerin madden ve manen imarında, dervişlerin rolü büyüktü. Çünkü şehirler, zaviyelerin etrafında teşekkül ediyordu. Dervişler, fethedilen topraklara yerleşiyor, burada müritleriyle birlikte zaviyeler açıyorlardı. Sonra onların etrafında bağlar-bahçeler ve değirmenler kuruluyor; hayvan sürüleri besleniyordu. Dervişler, hem kendilerinin hem de gelip geçen yolcuların ihtiyaçlarını bizzat kendi emekleriyle karşılıyorlardı. Böylece zaviye etrafında şekillenen bir şehir ortaya çıkıyordu.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 161. sayısından (Ocak 2022) okuyabilirsiniz.
Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…
Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…
Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…
Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…
Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…
İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…