Geleneksel tıp ilminde; tıbbî ilaç formüllerini ihtiva eden, şifalı otların ne zaman, ne miktarda ve ne şekilde karıştırılacağını anlatan el kitaplarına, tür olarak Akrâbâzîn denilirdi. Orta çağ hekimlerinin başucu kaynakları olan akrâbâzînler, ilaç terkiplerinin doğru yapılması için elzem eserlerdi…
Yazılı kitapların geçmişten günümüze rulo, kodeks, yaprak yahut cüz şeklinde sınıflandırıldığı görülür. Sözlü kitaplar ise ezbere dayanan, vücut bulmamış eserlerdi. Hicrî 8. yüzyıl ortalarına kadar İslâm toplumunda yaygın kabul gören kitap, hafızalarda korunan ve rivayet yoluyla nakledilen sözlü kitaplardı. Bunun yanı sıra Orta Çağ’da tercüme faaliyetleri büyük bir ivme kazanmıştı. Emevîler devrinde Süryanice, Latince ve Yunancadan Arapçaya yapılan tercümeler sayesinde kültürel çalışmalar belli bir merhaleye ulaşarak Abbasî, Selçuklu ve Osmanlı devrinde de bu faaliyetler devam etti.
Orta Çağ’da hekimlerin daima başvurdukları ve hastalarına önerdikleri ilaçların tıbbî formüllerine dair bir nevi ana müracaat kaynakları olan eserlere, “akrâbâzîn” denilirdi. Tabirin kökü, Grekçe “grafidion” (kitapçık) kelimesidir. “Gradifon”un Süryânî dilindeki söylenişi olan “grafâzîn”, Arapçaya “akrâbâzîn” olarak geçmiştir.
Cep, kuşak, çizme ve çanta gibi yerlerde kolaylıkla taşınabilmeleri için dar, uzun ve küçük boyutlarda hazırlanan akrâbâzînlerde ilaçlar genellikle basit ilaçlar, tiryaklar, müshiller, lavmanlar, kurslar (bir nevi pastil), devâşir, tozlar, şuruplar, merhemler, yağlar ve yakılar, fitiller, göz ilaçları, haplar, macunlar, çözeltiler, iksirler, panzehirler şeklinde tasnif edilirdi.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 189. sayısı (Mayıs 2024) okuyabilirsiniz.
Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…
Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…
Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…
Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…
Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…
İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…