Kardeşliğin Serhad Kalesi Pakistan

Pakistan kelimesi bizde, her şeyden önce kardeşliği ve uzanan samimî yardım elini ifade eder. Bunda, şüphesiz tarihî birlikteliğin ve ortak geçmişin rolü büyük. Asırlarca Müslüman Türklerin idaresinde kalmış bu topraklarda pek çok farklı unsur bir arada yaşamıştı. On dokuzuncu yüzyılın ortalarından sonra bu birlik ve ahenk bozuldu. Ancak sonraki asrın ortalarında Müslümanlar, bin bir emek ve eziyetle bağımsız bir devlete kavuşabildi. Fakat sömürge zihniyeti, uzun yıllar yakalarını bırakmadı. Bütün bu hengâme içinde onların kaygısını çektikleri tek şeyse Osmanlı’nın selâmetiydi…

Osmanlı’ya can ü gönülden bağlılığın ve en zor zamanlarda Osmanlı’ya/Türkiye’ye yardımın en güzel örneklerinden birini, bugün Pakistan, Nepal, Bangladeş ve Hindistan’ın üzerinde yayıldığı coğrafyadaki Müslümanlar vermişti. Daha 50-60 yıl öncesine kadar Hindistan diye anılan bu toprakların tamamında dilleri, dinleri farklı milyonlarca insan, 19. asrın ortalarına kadar, Müslüman Türk devletlerinin idaresinde, birlikte yaşamışlardı. Onların, bu büyük başarının aynısını Rum diyarında gösteren Osmanlılarla irtibatları ise, İstanbul’un fethi gibi cihanşümul bir hadiseyle başlayacaktı.

1857 yılı, Türk-İslâm tarihinin ayrılmaz parçası Hindistan için bir dönüm noktası olmuştu. Zira bu tarihten sonra Hint toprakları tamamen İngiliz sömürgesi hâline gelmiş ve milyonlarca Müslüman, ilk defa gayrimüslim bir idare altına girmişti. Özellikle bu tarihten sonra daha belirgin bir hâle geldiği üzere, artık Hindistan Müslümanlarının tek hamisi, Osmanlı’ydı. Nitekim Osmanlı’nın sonuna kadar bu düşünce, bölge Müslümanlarında hep canlı kalacaktı. Doğrudan İngiliz idaresindeki bir asır boyunca daima zulme ve ayrımcılığa maruz kalan Müslümanlar arasında ortaya çıkan müstakil bir devlet hâlinde ayrılma fikri, 1947’de gerçekleşti. Ancak bu yeni devlet de İngilizlerin “tefrika” siyasetinden nasibini fazlasıyla aldı… Bu kısa girişten sonra, Hindistan’da İslâm tarihinin geçmişine bir göz atalım.

Hint Topraklarının Altın Çağları

Hindistan topraklarının tevhid inancıyla tanışması Hz. Âdem aleyhisselâm ile başlar. İslâm’la müşerref olması ise Emeviler devrindedir. Emevi valisi Haccac b. Yusuf, Müslümanlara verdiği zararlar ve düşmanlığı sebebiyle Sind Racası Dâhir üzerine iki kumandanını göndermişti. Fakat onlar şehid olunca bu sefer 20 yaşındaki Muhammed b. Kasım es-Sekafî’nin kumandasında, daha güçlü bir ordu sevk etti. Bu ordunun kuşattığı Deybul’un surları, Hindistan’da ilk defa görülen ve beş yüz kişinin idare ettiği “Arûs” isimli mancınığa dayanamamış ve üç ay sonra şehir düşmüştü (H.93/M.712).

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 120. sayısından (Ağustos 2018) okuyabilirsiniz.

TANITIM VİDEOSUNU İZLE

Kemal Erkan

Recent Posts

Romalılarla İlk Mücadele Mûte

Orduya katılanlarla, tayin edilen kumadanlarla, savaş için kat edilen mesafeyle, karşılaşılan düşmanın büyüklüğüyle, dönüş yoluyla…

4 hafta ago

Savaşın Kalbinde Sahabenin Yolunda Mûte

Size bir yerden bahsedeyim. Dünya haritasında küçük bir nokta, ancak İslâm tarihindeki yeri devasa bir…

4 hafta ago

Geylanî Neslinden Miras Arpacılar Camii

Eminönü’nde inşa edilen ve bir Ni’me’l- Ceyş hatırası olan Arpacılar Camii, 571 yıldır ayakta. Akşemseddin…

4 hafta ago

En Kalabalık Müslüman Ülkesi Endonezya

Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip olan Endonezya, yeraltı-yerüstü zenginlikleri ve bulunduğu stratejik konumu nedeniyle,…

4 hafta ago

Sebüktegin’den Sultan Gazneli Mahmud’a Baba Nasihati

“Ey oğul! Allah’tan kork, takva sahibi ol! Halkın malına mülküne el uzatanları affetme!” “Sana söylediğim…

4 hafta ago

1 Nolu Üsküdar-Kısıklı Tramvayında

Hayal edin! 1950’lerin başında Kısıklı’dan bindiniz tramvaya… Yolculuğunuz, Üsküdar Meydan’a. O hafif eğimli tatlı rampadan…

4 hafta ago