Categories: Kültür Tarihi

Bağ Bahçeden Mahalleye İstanbul Çiftlikleri

Eski İstanbul’da, sur dışındaki ve her iki yakadaki kadim mahalleler dışında kalan bölgeler, çiftliklerle şekillenmişti. Bu çiftlikler, kentin et, süt, yoğurt, yağ, peynir gibi hayvanî gıdalarının yanı sıra, zahire, buğday ve bakliyat gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynuyordu. Ayrıca, savaşlar veya zorunlu göçler nedeniyle Anadolu’dan gelen muhacirlerin ilk yerleştirildiği alanlar olarak da hizmet vermişlerdi…

Ziraî üretime dayalı ekonomik modelde “çiftlik” terimi, bir çift öküzün sürebileceği büyüklükteki tarım arazilerini ifade eder. Başlangıçta, tımar sistemi içinde çiftçilikle uğraşan bir ailenin geçimini sağlayabilecek büyüklükteki toprak birimini tanımlarken, zamanla büyük tarımsal işletmeler ve malikâneler anlamında kullanılmaya başlamıştır. Devlet, tasarrufundaki arazilerden 60 ila 150 dönüm arasında değişen büyüklükteki toprakları reayaya dağıtarak hem köylülerin geçimini sağlamış hem de bu toprakların işlenmesiyle ürün ve vergi geliri elde ederek devletin sürekliliğini temin etmiştir.

Saraydan Reayaya Çiftlikler

Osmanlı Devleti’nde, padişah ve saraya ait çiftliklerin yanı sıra özel mülkiyete ait olanlar da vardı. Bunlar, Müslüman ve gayrimüslim Osmanlı tebaası ve hatta yabancı ülke vatandaşları tarafından da işletilmiştir. Müslüman ve gayrimüslim köylüler (reaya), ellerindeki arazileri tapu ve tasarruf hakkı karşılığında, belirlenen vergileri ödemekle yükümlüydü. Bu vergiler arasında, toprağın kullanımına karşılık alınan “çift resmi” ve üretilen ürünün vergisi olan “öşür” bulunmaktaydı. Reaya, bu vergileri arazinin bağlı olduğu has, tımar, vakıf veya mülk sahibine öderdi.

Osmanlı’da, padişaha ve saraya ait en büyük çiftlikler “Çiftlikât-ı Hümâyûn” olarak adlandırılırdı. Bu çiftliklerin temel amacı, sarayın ihtiyaçlarını karşılamak ve gelir elde etmekti. Yönetimleri, dönem dönem Hazine-i Hassa ve Maliye nezaretlerine bağlı olarak değişiklik gösterir, bazen de bağımsız olarak idare edilirlerdi. Çiftlikât-ı Hümâyûn’larda genellikle at yetiştiriciliği, büyük ve küçükbaş hayvancılık, tarım faaliyetleri, tohum ve fidan ıslahı gibi çalışmalar yürütülürdü.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 201. sayısından (Mayıs 2025) okuyabilirsiniz.

Dr. Ahmet Hamdi Bülbül

Recent Posts

Balkanlarda Müslüman Kimliğinin Kalbi Deliorman

“Serhaddin ucunda bir gölge, bir dua gibi durur bazı yerler. Deliorman da onlardan biridir; sessiz,…

2 hafta ago

Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Son Vasiyeti

Cihan hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman, son seferinden hemen önce yazdığı vasiyetnamesinde su hizmetinden bahsediyordu…

2 hafta ago

Anadolu’da Taşa Kazınmış En Büyük Türkçe Kitabe Taş Vakfiye

Anadolu topraklarında dikilitaş formundaki en büyük Türkçe kitabe, Germiyanoğluları zamanında dikilmiştir. Kütahya’da bulunan kitabe, taş…

2 hafta ago

Nizâmülmülk’ün Manevî Dünyası

“Her gün için bir parça ekmeğim ve ibadet edeceğim bir mescidim olsun, bu bana yeter.”

2 hafta ago

Marka Şehir Londra

Bir şehir nasıl marka olur? Veya bir şehir nasıl pazarlanır? Bu sorulara en isabetli cevabı,…

2 hafta ago

İslâm Şehir Tarihçiliğinin İlkleri

Bu makalemizde İslâm şehirciliğinin ilk dönemlerine ve şehir müelliflerinin ilk misallerine temas edeceğiz…

2 hafta ago