Ahşap İstanbul’dan Beton Şehre

Güzelliği asırlardır dillere destan İstanbul’un başı, tarih boyunca felaketlerden kurtulamamış. Depremlerin büyük enkaz bıraktığı kâgir binalardan kaçayım derken, yüzyıllardır İstanbulluların çokça tercih ettiği ahşap yapılarla yangınlara yakalanan şehrin son asırdaki derdi ise siluetini yerle bir eden harcın içinde betonlaşmış fikirler…

İşlenmesi ve taşınması kolay bir malzeme olan ahşap; tarih boyunca İstanbul’da konuttan camiye, hatta yalı ve saraylara kadar geniş bir yelpazede kullanım alanı bulmuştur. Bununla beraber, şehirde ahşap yapıların ne zaman inşa edilmeye başlandığı konusunda net bilgilere sahip değiliz.

Fethin akabinde, farklı coğrafyalardan getirilip şehre yerleştirilen Müslim ve gayrimüslim ahaliyle beraber şehrin nüfusu artarken eskiden kalma saray, ev, arsa ve bostanlar üzerine ahşap haneler yapılmaya başlanmıştır. Nitekim Fatih Sultan Mehmed Han devrinde 181 mahallesi olan İstanbul’da ahşap, kolay bulunması sebebiyle yeğlenen bir inşa malzemesi olarak karşımıza çıkar. İstanbul’a ahşap, Karadeniz’e kıyısı olan yerlerin yanı sıra İznik, Akyazı, Sapanca, Göynük ve İzmit’ten geliyordu. 1850’lerden sonra yavaş yavaş ahşap ithal edildiği de görülür.

Yangın mı Yoksa Deprem mi Daha Kötü?

Ahşap yapılar, beraberinde yangınları da getirdi. 1509 yılında meydana gelen ve “küçük kıyamet” olarak adlandırılan depremden sonra kâgir (taş/tuğla) bina yapımından vazgeçilerek İstanbul’da bütün evlerin ahşaptan inşa edilmesiyle bu sefer de şehir, yangınlarla yüzleşmeye başladı. 8 Aralık 1554 tarihinde İstanbul’da çıkan büyük yangında Ayasofya Camii karşısında vakıf malı, kira getiren bin ahşap dükkân ve baraka yanmıştır. 1569 yangınında 30 bin ev yanarken 1633, 1640, 1645 yıllarında çıkan büyük yangınlarda yapıların beşte ikisi yok olmuştu.

Bunları, 1660-1665 yıllarında 120 konak ve saray, 300 cami ve mescid, 80 bin de evin yanması takip etmiştir. 1716 yılındaki yangın ve 1719 yılındaki depremde de çok sayıda ahşap yapı zarar görmüştür.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 146. sayısından (Ekim 2020) okuyabilirsiniz.

Dr. Ahmet Hamdi Bülbül

Recent Posts

Horasan’ın İncisi Merv

Düzlüklerinde savrulan her bir toz zerreciği dahi buram buram tarih kokar Merv’in. Sanki akıp giden…

4 hafta ago

Timur Beg’in Mimarî Mirası

Timurlu mimarîsi, pek çok farklı coğrafyadan taşıdığı izlerle Orta Asya’daki İslâm sanatının zirvesidir. Sonraki devirler…

4 hafta ago

Yavuz Sultan Selim Han’ın Âlim Dostu Molla Halîmî Çelebi

Osmanlı ilim ve irfan geleneğinin parlak simalarından Halîmî Çelebi, ilmiyle âmil, ahlâkıyla mümtaz bir âlimdir.

4 hafta ago

Selçuklu Medeniyetinin Bilgi Hazineleri Kütüphaneler

Selçuklu sultanları ve devlet adamları, kitaplara duydukları hürmeti, ülkenin dört bir yanında inşa ettikleri kütüphanelerle…

4 hafta ago

Batılı Seyyahların Gözüyle Osmanlı Kadını

“Türk insanı şefkatlidir, ailesine düşkündür. Evlilik ve aile bağlarına genel olarak Avrupalılardan daha çok saygı…

4 hafta ago

Tuna Kıyısında Bir Tarih Ingolstadt

Orta Çağ’dan kalma şatoları, dev araç fabrikası ve Bavyera Ordu Müzesi’nde sergilenen Osmanlı çadırıyla Ingolstadt,…

4 hafta ago