Birisine ikramda bulunulacağı zaman, tepsiler yardıma yetişir. Bu sefer tepsideki ikramlık, bir kahve yahut tatlı değil, İstanbul’un ta kendisi…
İstanbul sevgisi, şehrin göz alıcı güzelliği, beraberinde her eşyaya İstanbul manzarasını nakşettirmiş. Diğer şehirlerin eşyaya resmedilmiş temsilleri olsa da İstanbul, işlendiği şeye ayrı bir değer katıyor, görsel bir şölen sunuyor…
İşte onlardan bir örnek daha… Osmanlı devri İstanbul’unun resmedildiği pulat (çelik) tepsiler. Bu ürünler bir taraftan döneminin zarafetini ve ince işçiliğini günümüze taşırken, diğer yandan İstanbul’un müstesna silüetini gözler önüne seriyor.
Pulatlar; metal, üzeri elle renklendirilmiş ve resmedilmiş tepsilerdir. Pulat kelimesinin kökeni Farsçadır. Farsça “pulat”, çelik anlamına gelir. Literatürde pulat, tepsi ve sini anlamında da kullanılır. Bu sebeple pulat tepsileri, çelik veya metalden yapılan ve üstünde çeşitli tasvirlerin işlendiği ürünler olarak tanımlayabiliriz.
Dünyada özellikle Japonya’da geçmişi asırlar öncesine dayanan tepsi süsleme sanatı, 18. yüzyılın sonuna doğru Batı’da da yayılmaya başlamış, 19. yüzyılda ise Osmanlı’nın günlük hayatının bir parçası olmuştu. İleriki yıllarda ithal tepsiler yerine yerel atölyelerde pulat tepsi üretimi yapılmış olsa da 20. yüzyılın başlarında, sanayileşmenin getirdiği seri üretim ile birlikte bu sanat da yok olmaya yüz tutmuştur.
Hem zanaatı hem sanatı içinde barındıran pulat tepsiler, üzerlerine işlenen doğa ve şehir manzaraları ile görsel bir şölene davet eder. Çizilen bu şehirlerin başında da İstanbul gelir. İstanbul’un tarihî ve tabiî güzelliği tepsinin çerçevesiyle sınırlı kalsa da günümüze taşınan tepsi manzaraları, bakanlara ayrı bir göz zevki verir.
Bu tepsilerdeki İstanbul manzaraları genellikle şehrin belirli mekânlarını ve simgesel detaylarını gösteriyordu. Özellikle Sarayburnu, Galata ve kulesi, Ortaköy Camii, Dolmabahçe Sarayı, Göksu Deresi, Kız Kulesi kendine çokça yer bulurken; saltanat kayıkları, deniz trafiğini süsleyen yelkenliler, gemiler ve İstanbul’un vazgeçilmez afeti yangınlar da tepsi manzara detaylarındandır.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 196. sayısı (Aralık 2024) okuyabilirsiniz.
Şehrin Üçüncü fatihi Emîr Timur, binlerce kilometre mesafe kat edip Anadolu’ya kadar gelmiş, Ege sahillerine…
Kadılık, kazaskerlik ve müderrislik gibi vazifelerde bulunan Muhaşşî Sinan Efendi, Osmanlı ilmiyesinin önemli simalarından biridir.…
Harita olmadan yerini dahi bilemeyeceğimiz, ismini pek duymadığımız hatta bazılarımızın ilk defa duyduğu Galiçya, bizi…
Genellikle süs eşyası olarak kullanılan inci bir zamanlar çok daha kıymetliydi ve ciddî servet kaynağıydı.…
Bir zamanlar Sarayburnu’nda arz-ı endam eden Dârülfünûn binası, döneminin simge eserlerinden biriydi. Yapıldığı yıllarda büyük…
Ehl-i Sünnet itikadına muhalif görüş ve hareket içerisinde olanlar âlim veya şeyh de olsa, suçlarının…