Tecrübe Konuşuyor

Tarihçiler Edebi Eserlere İltifat Etmiyor

Türk Edebiyatının ilmî otoritelerinden Orhan Okay, çalışma disiplinini, kitaplığını, ülkemizdeki kültür faaliyetlerini, kendi penceresinden günümüz ilim dünyasına bakışını, araştırmacılara tavsiyelerini Yedikıta okuyucularıyla paylaştı…

Mesleğinizde sizi başarıya götüren şahsi özellikleriniz ve çalışma prensipleriniz nelerdir?

Başarı deyince, önce yapmak istediklerimin çoğunu yapamadığımı itiraf ederek söze başlayayım. Çalışma tempom da pek yüksek değildir. Yavaş yazarım, çok düzeltme yaparım. Yazdıklarımın ifade ve kompozisyon olarak hatalı bir metin olmamasına gayret ederim. Bu yüzden evvelce çok müsvedde yaptığım olurdu. Bilgisayar beni bu zahmetten kurtardı.

Sporla ilgim olmadı. Ama yürüyüşü severim. Vaktiyle ve yakın yıllara kadar İstanbul’u, daha sonra 36 yıl kaldığım Erzurum’u, 2 yıl bulunduğum Paris’i ara sokaklarına varıncaya kadar yürüyerek dolaştım. Resim sanatıyla ilgili bilgim sathîdir, ama seyretmekten zevk alırım, özellikle empresyonistleri severim. Vaktiyle Halim (Özyazıcı) Hoca’dan hüsnühat dersleri aldıysam da o yıllarda kaldı. Yine de bu kadim sanatımızı zevkle seyrederim. Bazen bir bilginin doğruluğunu sağlamak için çok çeşitli kaynaklara, kişilere başvurduğum olur. Okurken de karşılaştığım yeni bir bilgiyi, şüpheleniyorsam tahkik ederim.  Bu tahkik bazen bir kaynaktan başka bir kaynağa giderek uzayıp durur. Kitaba kurşun kalemle kendime veya benden sonraki okuyuculara faydası olabilecek bazı ikaz, düzeltme ve işaretlerde bulunduğum da olur. Çok defa aynı günlerde iki veya üç kitabı birden okurum. Bu usulün beni dinlendirdiğini düşünürüm.

Bir Türk edebiyatı profesörü olarak, sizi bu alana yönlendiren şey ne oldu?

Mesleğimi seçmede hayatımda iki önemli kırılma oldu. İlkokuldan, lise son sınıfına kadar Türkçe ve edebiyat derslerinde hep sınıfımın en iyisi idim. Ortaokuldan itibaren de edebiyat öğretmeni olmayı düşünmeye başlamıştım. Lise son sınıfta Nurettin Topçu’nun öğrencisi olunca felsefeye meylim gittikçe arttı. Liseden mezun olunca da felsefe bölümüne yazıldım. İlk sömestrin sonunda, mezuniyetimde öğretmenlik garantisi için, o yıl yeniden açılmış olan Yüksek Öğretmen Okulu’na, fakat felsefe öğrencisi alınmadığından edebiyat bölümüne kaydoldum. İkinci kırılma mezuniyetim sırasında oldu…

Yazının devamını Yedikıta Dergisi Aralık (76. Sayı 2014) sayısından okuyabilirsiniz.

Prof. Dr. Orhan Okay

Recent Posts

Asla Dönüş İhtida

İhtida kelimesi sözlükte, “doğru yolu bulmak, yol göstermek, hakikate ulaşmak” manasına gelen hidayet kökünden türemiştir.

3 gün ago

Mühtedi Bir Baba ve İki Kızı

İhtida eden Doktor Panayota, Eyüp Sabri ismini almış ve kısa bir süre sonra da namaz…

3 gün ago

Osmanlı’ya Hizmet Etmiş Meşhur Mühtediler

Tarihte ata dinini bırakıp İslâm’ı seçen ve değişik mesleklerden olup İslâm’a ve Osmanlı Devleti’ne hizmet…

3 gün ago

Kutlu Fetih İstanbul

İstanbul'un Fethi infografik formatında sizlerle!

3 gün ago

İstanbul’un İlk Darphanesi Simkeşhane Şimdilerde Kütüphane

İstanbul’un İlk Darphanesi Simkeşhane Şimdilerde Kütüphane

3 gün ago

Bir Dede Üç Mahalle

Gez dünyayı, gör Konya’yı demişler. Bakalım kısacık Konya turumuzda bizleri neler bekliyor?..

3 gün ago