Osmanlı’nın Hayırsever Ümera ve Uleması

Osmanlı toplumunda ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunma, yoksul ve aç kimseleri doyurma konularında öncülüğü daima; padişahlar, hanedan üyeleri, devlet adamları ve ulema yapmıştı. Toplumun farklı kesimlerinden hayırseverler kimi zaman yeni bir vakıf kurmak, kimi zaman da eskiden kurulmuş bir vakıf müessesesine yardımda bulunmak suretiyle içlerindeki yardımlaşma duygularını harekete geçirirlerdi.

Osmanlı toplumunda devlet adamları (kılıç ehli, seyfiyye) sınıfı; sadrazamlar, vezirler, beylerbeyileri, sancakbeyleri, subaşılar; fiilen cephede cihad eden yeniçeri askerleri, sipahiler ve bunların kollarını teşkil eden topçular, tüfenkçiler, garibler, azaplar, onların aileleri; yine geri ve yardımcı hizmetlerde bulunan yaya ve müsellemler, yörükler ve tatarlardı. Bu kişiler padişahlarla birlikte savaştan savaşa koşturduklarından, başarılı seferlerden sonra kendilerine arazi tahsisleri yapılmış, ganimet hisselerinden büyük paylar ayrılmış ve böylece zenginleşmişlerdi. Ömer Lütfi Barkan’ın ifadesiyle; toplumun zengin kesimini oluşturan devlet adamları, fetih hakkı olarak sultana veya devlete ait olması gereken topraklar üzerinde fakirlere ve yolculara hizmet veren vakıflar kurmuşlar, ganimet hisselerini halk yararına kullanmışlardı. Askerî sınıf mensuplarının padişahın onayı ile ganimet hisselerinden pay almaları, padişahın verdiği mirî arazileri vakıflara yönlendirmeleri, maddî anlamda devletin imkânlarıyla hareket ettiklerini ortaya koymaktadır. Devlet adamlarının bu imkânlara kavuşmasında savaş ve barış zamanlarında padişahın yakınında olmaları etkili olmuştur.

Vakıf müesseseleri ihtiyaçtan doğduğundan, askerî sınıf mensupları nerede bir sorun varsa, o sorunu çözmek için vakıflar kurmuşlar, tedbirler alarak herkesi aynı seviyede yaşatmaya çalışmışlardı. Hukukî anlamda askerî sınıf mensuplarının kurdukları vakıflar serbestiyet üzere kaydedilmiş araziler olduğundan, buralara devlet memurlarının girmesi, vergi toplaması, bunlar üzerinde teftiş yapması yasaktı. Bu vakıflar, hem bütçe hem de bağımsız bir hukukî yapıya sahip olduklarından istedikleri gibi hareket edebilme yetkisini elde etmişlerdi. Dolayısıyla devlet adamlarının kurdukları vakıflar; bugünün modern devlet anlayışında devletin yapması gereken din, eğitim, altyapı, beslenme gibi sosyal işleri görmüştür.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 122. sayısından (Ekim 2018) okuyabilirsiniz.

Prof. Dr. Ahmet Köç

View Comments

Recent Posts

Romalılarla İlk Mücadele Mûte

Orduya katılanlarla, tayin edilen kumadanlarla, savaş için kat edilen mesafeyle, karşılaşılan düşmanın büyüklüğüyle, dönüş yoluyla…

4 hafta ago

Savaşın Kalbinde Sahabenin Yolunda Mûte

Size bir yerden bahsedeyim. Dünya haritasında küçük bir nokta, ancak İslâm tarihindeki yeri devasa bir…

4 hafta ago

Geylanî Neslinden Miras Arpacılar Camii

Eminönü’nde inşa edilen ve bir Ni’me’l- Ceyş hatırası olan Arpacılar Camii, 571 yıldır ayakta. Akşemseddin…

4 hafta ago

En Kalabalık Müslüman Ülkesi Endonezya

Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip olan Endonezya, yeraltı-yerüstü zenginlikleri ve bulunduğu stratejik konumu nedeniyle,…

4 hafta ago

Sebüktegin’den Sultan Gazneli Mahmud’a Baba Nasihati

“Ey oğul! Allah’tan kork, takva sahibi ol! Halkın malına mülküne el uzatanları affetme!” “Sana söylediğim…

4 hafta ago

1 Nolu Üsküdar-Kısıklı Tramvayında

Hayal edin! 1950’lerin başında Kısıklı’dan bindiniz tramvaya… Yolculuğunuz, Üsküdar Meydan’a. O hafif eğimli tatlı rampadan…

4 hafta ago