Bugün olduğu gibi dün de yeni çıkan ürünlerin yakından takip edildiği, teknolojik gelişmelerin kalbinin attığı yerler fuarlardı. Fakat günümüzdeki ihtisaslaşmış fuarlara nazaran geçmişteki sergiler daha ihtişamlı ve umumîydi. Dünyanın farklı coğrafyalarında düzenlenen bu organizasyonlara Osmanlılar da iştirak etmeyi ihmal etmedi.
Sanayi İnkılabı’nın sağladığı “sermaye” birikimi, üretilen ürünler, icatlar; “yeni dünya düzeni”ne giden yolda uluslararası ticareti geliştirmiş ve bu üretimin daha geniş kitlelere arzı için tanıtılmasını tetiklemişti. On dokuzuncu asrın ikinci yarısına gelindiğinde, Batı dünyasında yeni bir kapı aralandı. Aralanan bu kapının arkasında ihtişamlı dünya sergileri (Exposition Universelle) vardı.
1851’de Londra’dan başlayarak, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın birçok şehrinde düzenlenen fuarlar, bir manada kapitalizmin gövde gösterisi yaptığı alanlara dönüştü. Batı’nın dünya fuarlarını tertip etmekteki amacı; bir yandan ürettiği ürünleri ihraç, öte yandan diğer kültürlere ait bilgi ve birikimi yakından görerek ithal etmekti. Doğu ise Batı’ya nispetle bazı alanlarda -özellikle sanayide- geri kalmış imajını ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlere bu fuarlar vasıtasıyla girişmiş ve belli ölçüde de muvaffak olmuştu. Dünya fuarları vesilesiyle her iki taraf da karşılıklı gelişmeler yaşamış fakat ekseriyetle kârlı çıkan Batı dünyası olmuştu.
Osmanlı açısından bu uluslararası fuarlar, bir anlamda devletin Batı’ya açılan tanıtım kapılarıydı. Zira ilk dünya fuarına katılmadan evvel Ceride-i Havadis’in 24 Zilkade 1266 (1 Ekim 1850) tarihli nüshasında yayınlanan hükümet bildirisinde, devletin sergiye katılma gayesi şu şekilde beyan ediliyordu: “Ülke topraklarının verimliliğini göstermek, Osmanlı tebaasının tarım, sanayi ve sanat alanındaki kabiliyetini kanıtlamak, padişahın ülkenin gelişmesi yolunda sarf ettiği gayreti ortaya koymak…” İşte bu ahval üzerine dünya fuarları kapılarını ziyaretçilerine açmıştı…
Dünya Fuarlarının İlkine Hoş Geldiniz!
1851’den 1900’lere kadar devam eden dünya sergileri, yüzyıl bitiminden itibaren yerini ihtisaslaşmış organizasyonlara bıraktı. Bu elli senelik süre zarfında dünyanın farklı şehirleri, yirmiye yakın büyük sergiye ev sahipliği yaptı. İlk uluslararası sergi ise Victoria devri Londra’sında tarihler 1 Mayıs 1851’i gösterdiğinde kapılarını açtı. “Great Exhibition of the Work of Industry of All Nation”, yani “Bütün Milletlerin Sanayi Ürünlerinin Büyük Sergisi” ismiyle anılan fuar için Kristal Saray ismiyle devasa bir yapı inşa edildi.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 122. sayısından (Ekim 2018) okuyabilirsiniz.
Anadolu’nun Kafkaslara açılan kapısı Kars, Kırım Harbi’nde destansı bir mücadeleye sahne olmuştu. Rus ordusunun bütün…
Andree ve iki yol arkadaşı, 1897 yılında hidrojenle dolu balonlarıyla Kuzey Kutbu’nu aşmayı hayal ederek…
Medine-i Münevvere’nin su ihtiyacının temin edilmesi için, Emevîler devrinde, birtakım çalışmalar yapıldı. Şehrin yakınlarında bulunan…
Bu defa yönümüzü, Aydın’ın kalbinde yer alan asırlık bir yapıya çeviriyoruz: Cihanoğlu Camii…
Buyurunuz, Yahya Efendi’nin sadece Beşiktaş sırtlarını değil, gönülleri de yeşerten menkıbesini satırlarda arayalım…
Rumeli’ye geçişin kahramanlarından Gazi Süleyman Paşa, Osmanlı tarihine “Rumeli Fatihi” olarak adını yazdırırken; Osmanlı neferlerinden…