Müslüman Moğollar

Moğol bozkırları, her türlü insanlık dışı hadiselere sahne olurken Moğol kabileleri arasında tesis edilemeyen birlik, ancak Cengiz Han’ın ve oğullarının korku imparatorluğunda gerçekleşecekti. Moğol istilası ise, sufîlerin gayretli irşadî faaliyetleri neticesinde Cengiz Han’ın soyundan gelen bazı hanların da Müslüman olmasıyla nihayet bulacaktı…

Asıl adı Temuçin olan Cengiz Han (1162-1227) avucunda kan pıhtısıyla, Onon Nehri kıyısında doğduğu zaman, göçebe Moğol kabileleri birbirleriyle sürekli kavga hâlindeydi. Güçlü olanlar, zayıfların mallarını ve çoluk çocuk demeden her şeylerini yağma ediyorlardı. Moğolların yaşadığı bozkırlar; ihanete, iç savaşlara, masumların merhametsizce imhasına, esirlerin yağma ve köleleştirilmesi gibi birçok insanlık dışı hadiselere sahne olmaktaydı. Bu yüzden Moğol kabileleri arasında birlik meydana gelmiyordu. Bu durum, Temuçin’in 1206 yılında Cengiz Han namıyla tahta geçip tüm Moğol ve Türk kabileleri tek bayrak altında toplanmasına dek sürdü.

O zamanlar, Cengiz Han ve çocuklarının; Pasifik Okyanusu’ndan Avrupa’nın doğusuna, Harezm topraklarından Suriye’ye kadar uzanan geniş bir coğrafyayı acımasızca işgal edeceğini, zulüm ve korku imparatorluğu kuracağını kim bilebilirdi ki? Cengiz Han, 1206 tarihinden sonra peş peşe Tangutları, Kırgızları, Karahitayları kendine tabi kılar ve Balasagun taraflarını işgal eder. 1219 yılında ise, Harezmşahlar üzerine sefere çıkar. Tarihin gördüğü en büyük yağmalardan birinin yaşandığı bu sefer sırasında, tabiri caizse taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmaz. Moğol askerlerinin geçtiği şehirlerde insan kemiklerinden meydana gelmiş tepecikler yükselir. Kan, sokaklardan nehir gibi akar.

Moğol işgali başlamadan birkaç yıl önce Harezmşah Alaüddin, saltanatın verdiği kudretle, haksız yere Kübreviye Şeyhi Mecidüddin Bağdadî’yi şehid edecek ve İslâm halifesine itaatsizlik ederek Bağdat’a asker gönderecek kadar kendinden geçmiştir. Cengiz’in Harezm işgali bittiğinde ise, 5 milyon metrekarelik topraklarından kendisine 2 metrekare mezar yeri bulamadan ölecektir. Cenazesi, bugün sular altında kalan Hazar Denizi’ndeki bir adaya defnedilmiştir.

Moğol yasası açık ve netti; direnen şehirler (Ürgenç, Otrar gibi) acımasızca yakıp yıkılır, insanları katledilir, mallarına el konulurdu.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 129. sayısından (Mayıs 2019) okuyabilirsiniz.

Hasan Nazır

Recent Posts

Ölüm Yürüyüşünden Zaferle Dönenler Kore’de Türk Esirleri

Kore Savaşı'ndaki Türk askerin disiplin ve dirayeti, Amerikan ordusunun oldukça dikkatini çekmiş ve araştırma konusu…

1 hafta ago

Bizans’ta Katalan Komutan Roger de Flor

Roger de Flor... Kimi zaman iyi bir kumandan, kimi zaman bir hain olarak anıldı. Bir…

1 hafta ago

Dağlardan Çöllere Uzanan Serinlik: Buz Ticareti ve Karcılar

Tarih kitapları, kar hakkında bilgi verirken daha çok onun olumsuz rolünden bahsederler ve bu konuya…

1 hafta ago

Ortamahalle’den Ortahisar’a Trabzon Günlüğü

Şimdi bu dönüşümün ortasında, eski ve yeni Trabzon arasında bir köprü kurarak; anılarımı ve şehri,…

1 hafta ago

İsmi Satır Aralarında Kalmış Bir Büyük Hattat Akşemseddinzâde Mehmed Zeynüddin

Bazı mürekkepler vardır ki çok iz bıraksalar da kendileri görünmezler. İsimleri satır aralarında gizli kalmış,…

1 hafta ago

İlimle Yükselen Medeniyet Selçuklular

Tarih sahnesinde öyle devirler vardır ki yalnızca kılıçla değil, kalemle de hüküm sürülür. Selçuklu asrı,…

1 hafta ago