İlk inşasından itibaren Müslümanların büyük hürmet besledikleri Mescid-i Nebevî, asırlar boyu birtakım tamiratlar görmüştü. Ama en muhtevalı ve itinalı tamir; hürmette, edebe riayette ve adalette emsali görülmemiş bir çalışma ile Osmanlı’ya nasip oldu. Müslümanların çoğalmasıyla sürekli genişleyen ve zamanla tamire muhtaç hâle gelen bu mübarek mekânın kubbeleri de büyük masraflar, ince sanatkârlık ve ziyade hürmet ile muhtelif Osmanlı sultanları tarafından geniş çaplı tadilattan geçirildi…
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Medine-i Münevvere’deki mübarek mescidi, inşa edildiği zamanlarda çatısı hurma yapraklarıyla örtülmüş, sıcak Medine güneşinden korunaklı bir hâle gelmişti. O devrin mimarî yapı malzemesi olan hurma ağacı ve yaprakları hem kolay bulunuyor hem de maliyeti yüksek olmadığı için çoğunlukla tercih ediliyordu. Mescidin çatı örtüsü bir müddet böyle gitse de hicretin 29. yılında üçüncü halife Hz. Osman (r.a.) devrinde mescid genişletilmiş, hurma dalları ve yapraklarıyla örtülü olan tavanı ise sâc ağacı denilen çok sağlam ahşap ile kapatılmıştı. Bu faaliyet, zaman içerisinde sürekli değişecek olan çatının ilk evresiydi.
Emevîler devrinde çatı örtüsü, kısmen kâgire dönmüş, bazı yerleri de ahşap olarak devam etmişti. Abbasîler devrine gelindiğinde, Halife Mehdî bin Mansur zamanında yapılan genişletme çalışmalarında avlunun etrafı, revaklar ve sütunlar üzerine yapılan kubbelerle çevrilmişti. Mescid’i Nebevî’nin üstünü ilk defa kubbelerle kapatan Abbasî Halifesi Mehdî olmuştur. Kubbelerle iç mekânda genişlik ve ferahlık hissi oluşturulmuş, basık tavan havası giderilmiştir.
Daha sonraları Mescid’i Nebevî’de iki büyük yangın çıktığını biliyoruz. Yangın sebebiyle hem mescidin ana yapısı hem de yapının çatı örtüsü yenilenmiştir. 1474 yılında Memlük Sultanı el-Melikü’l-Eşref Seyfeddin Kayıtbay, mescidin tavanıyla bazı sütunlarını, duvarlarını ve minarelerini de ihtiva eden geniş kapsamlı bir tamir yaptırmıştır. Hz. Osman (r.a.) mihrabı bu dönemde genişletilmiş ve üst kısmına bir kubbe inşa edilmiştir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Hücre-i Saadet’i ile kıble duvarı arasına 1 büyük kubbe ve onu çevreleyen 3 küçük kubbe yapılmıştır. Diğer taraftan Selam Kapısı’nın ön kısmına da iki kubbe eklenmiştir. Denilebilir ki, Mescid-i Nebevî’nin günümüzdeki şekli, Memlük devriyle başlar.
Tarihî kaynaklara göre Osmanlılar devrinde, Mescid-i Nebevî’de ilk imar faaliyetinde bulunan padişah, Kanuni Sultan Süleyman’dır. Tahta geçtiği yıllarda, bakıma muhtaç olduğu anlaşılan Mescid-i Nebevî’nin tamir ve tadilatı için Mısır beylerbeyine talimatlar vermiştir. Mısır beylerbeyi de mimar ve ustalar yollayarak Harem-i Nebevî’yi inceletmiştir. Nitekim gerekli keşif ve istişareler neticesinde 1534 yılında, mescidin ana kapısı olan Bâbü’s- Selâm sökülerek mermerden yeniden yapılmıştır. Sultan Süleyman, altı yıl süren çalışmalar sonunda mescidin çepeçevre duvarlarını yeniletmiş ve bu alanları en güzel mermerlerle tezyin etmiştir. Mübarek mekânın mevcut kubbeleri elden geçmiş, bakım ve tamiri yapılmıştır.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 131. sayısından (Temmuz 2019) okuyabilirsiniz.
Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…
Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…
Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…
Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…
Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…
İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…