Meşaleden Led’e İnsanoğlunun Aydınlatma Serüveni

Bugün evlerimiz, sokaklarımız, ofislerimiz kısacası insanın olduğu her yer ışıklandırılıyor. Öyle ki pek çok yerde geceler bile gündüz oldu sanki. Son iki yüzyılda yaşanan gelişmeler, aydınlatmada bizi bugünlere getirdi. Bugünün nimetlerinden mahrum olan insanlar, ışığı nasıl elde ediyordu, merak ettiniz mi? Geçmişten günümüze insanoğlunun aydınlatma tarihi için yazımıza buyurun…

Eskiler için gün, güneşin doğuşuyla başlar, batışıyla sona ererdi. Gece ise sırra kademdi. Bir çiftçi için dinlenmeye, zâhid için ibadete, âlim için ise ilme vesile kapısıydı. Ancak müşkül bir durum söz konusuydu. Gece, güneşin ışığından mahrum, ayın ışığından ise ıraktı. Gerek karanlığın zulmetinden emin olmak, gerekse muhtelif ihtiyaçlar sebebiyle insanoğlu, geceyi aydınlatmanın yollarını aradı durdu. Bu, öylesine bir arayıştı ki bugün, sanki hiç gece olmamışçasına sokakları ve evlerimizi aydınlatır, gecemizi gündüz eyler olduk. Bazen bunu öyle abarttık ki ışık kirliliği gibi bir terimi hayatımıza dâhil ettik.

Ateşin Olduğu Yerde Işık da Vardır!

İnsanoğlunun aydınlatma serüvenindeki en önemli müttefiki, ateş oldu. Isınmak için ateş zaten kullanılıyordu. Pekâlâ, aydınlatmak için de kullanılabilirdi. Öyle de oldu. Tek yapılması gereken, ateşin devamlılığını sağlamaktı. Bu da pratik yollardan halledildi. Reçineli ağaç parçaları, meşale olarak kullanılıyordu. Köknar, ladin, karaçam, kiraz ve böğürtlen, en çok tercih edilenlerdi. Bir çubuğa sarılmış bez parçasına, reçine veya zift sürerek, uzun süreli ateş elde edilebiliyordu. İptidaî de olsa oldukça pratikti. Yaklaşık iki yüzyıl öncesine kadar meşale, vazgeçilmez ışık kaynaklarından biri olarak kullanılmaya devam etti.

İlk Yağ Kandilleri

Ateşte yemeklerini pişiren insanlar, hayvan yağlarının tutuşabildiğini fark ettiler. İlk önce kilden ve balçıktan kâse lambaları yaptılar. İçine hayvan yağları doldurarak, hayvan kıllarından veya kara yosunundan yaptıkları fitiller sayesinde, ilk kandilleri, yağ lambalarını kullandılar. Lamba haznesi olarak deniz kabukları ve boynuz gibi çeşitli şeyler kullanılıyordu. Ülkemiz coğrafyasında yapılan arkeolojik çalışmalar gösterdi ki zeytin, susam ve balık yağları da yakıt olarak kullanılmıştı.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 177. sayısından (Mayıs 2023) okuyabilirsiniz.

Yunus Emre Bozok

Recent Posts

Dijital Arşiv Çağı

Bir tarafta tarihin tozlu sayfalarına karışan, yıkılan, yakılan ve raflarında insanlığın hafızasını saklayan eski zaman…

3 gün ago

Dünyanın Arşivi Burada!

Ücretsiz olarak erişim sağlayabileceğiniz en meşhur dijital arşiv ve kütüphaneleri sizler için derledik…

3 gün ago

Orta Çağ’da Efsaneler, Korkular ve Gerçekler

Orta Çağ’ın karanlık ve bilinmezliklerle dolu dünyasında, tüccarlar ve seyyahlar, yalnızca zorlu yolculuklarla değil, aynı…

3 gün ago

Avrupa’yı Titreten Timurlu Kasırgası

Timur ordusu, savaş meydanlarında geçen otuz yıl boyunca hiç yenilgi yüzü görmemiş, âdeta durdurulamaz bir…

3 gün ago

Bilgi Dijitalleşiyor, Kütüphaneler Dönüşüyor!

Kütüphaneler artık raflarla sınırlı değil. Elektronik kaynaklardan yapay zekâ destekli arşivlemeye, kütüphaneciliğin sınırları yeniden çiziliyor.…

3 gün ago

Avrupa’nın Kalbinde Dijital Kütüphanecilik Avusturya Ulusal Kütüphanesi

Kütüphanelerdeki dijital dönüşüm ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da devam ediyor. Bilginin dijital ortama aktarılma…

3 gün ago