Kuzey Afrika’daki Anadolu Tunus

Farklı coğrafyalarda tarihin ve medeniyetin izlerini takip ettiğimiz “Yerinde Tarih” bölümümüzde bu kez Tunus ile huzurlarınızdayız. Gönderdikleri beyler vasıtasıyla yönettikleri bu uzak coğrafyadaki şirin ülkeye, Osmanlılar ufak dokunuşlarla dâhil olmuş. Buna rağmen yemeğinden mimarîsine, insanlarından geleneklerine kadar Osmanlı’nın izlerini burada bolca görmek mümkün…

Kuzey Afrika’da, Akdeniz sahilinde bulunan, yaklaşık 300 sene Osmanlı idaresinde kalmış eski bir vatan toprağı. Bir zamanlar memur ya da asker olarak gönderilenlerin haricinde, devletin Rumeli ve Anadolu’dan iskân ettiği Türklerin torunları, bugün Tunus’ta yaşamaya devam ediyor ve her fırsatta Türk olduklarını dile getiriyorlar…

Ülkeler var uzakta; bedeni, dili, rengi farklı ama ruhu bize benzeyen. Osmanlı’nın dokunduğu, ruhuna ruh kattığı ve bize miras bıraktığı… Şimdi hep birlikte onlardan birine, Tunus’a gidiyoruz. Başlamadan önce lütfen çayınızı, kahvenizi hazırlayın ve biraz geriye yaslanın. Tunus, Afrika’nın kuzeyinde, Akdeniz’in ortasında, Cezayir ile Libya’nın arasında bir ülke. Tam karşısında ise İtalya var. Yüzölçüm olarak Türkiye’nin beşte biri kadar ve 12 milyona yakın bir nüfusa sahip. Ülkenin kuzeyi deniz, güneyi ise çöl.

Topraklarının çok azı ekilebiliyor ancak çalışan nüfusun yarısından fazlası tarımla meşgul. Zeytin, hurma ve yasemin için bereketli bu topraklarda hurmanın onlarca çeşidi yetiştiriliyor, İtalya ve İspanya’nın zeytinyağı, sokakları yasemin kokan Tunus’tan gidiyor.

Hicrî birinci asırda İslâm’la müşerref olan Tunus, Kuzey Afrika’nın İslâmlaşmasında üs olarak kullanılmış. Afrika kıtasının minareden okunan ilk ezanı buradan yükselmiş semaya. Yaklaşık 300 sene Osmanlı idaresinde kalmış, ardından Fransızlar gelmiş ve bir oldu bitti ile buraya yerleşmiş. Yaklaşık 70 yıl Tunus’ta kalan Fransızların etkisi ülkenin her yerinde (sokakta, tabelalarda, şehir isimlerinde vs.) görülebiliyor. Henüz İstanbul’dan Tunus’a ulaşmak için bindiğimiz yerel bir firmaya ait uçakta bile anonslar önce Fransızca, sonra Arapça yapılıyor. O topraklara 3 asır hizmet eden bizlerin dili yok. Zira biz kalıcı izleri dillere değil, gönüllere nakşetmeyi tercih etmişiz.

Eski Şehir: Medine

Bu kısa malumattan sonra artık seyahatimize başlayabiliriz. Vaktimiz dar ve görülecek çok şey, ziyaret edilecek çok mekân var. İlk durağımız, ülkenin başkenti ve ülke ile aynı ismi taşıyan Tunus. Bu coğrafyada şehirlerin tamamında etrafı surlarla çevrili, “eski şehir” kısmı bulunuyor ve buralara Medine deniyor. Tunus şehrinde bu tarihî bölgenin surları Fransızlar tarafından yıkılmış ama şehrin kapılarından biri olan Babü’l-Bahr (Deniz Kapısı), ufak bir meydanın ortasında günümüze ulaşmış.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 127. sayısından (Mart 2019) okuyabilirsiniz.

Ahmet Apaydın

Recent Posts

Mukaddes Topraklara Selçuklu Hizmeti

Selçuklu sultanlarının Haremeyn’e olan bağlılıkları ve İslâm ümmetine hizmet etme arzusu, her şeyin üzerinde olmuştur.…

2 hafta ago

Çanakkale Siperlerinde Bir Damla Su

Çanakkale’de bir yanda düşmanla göğüs göğüse çarpışılırken, diğer yanda yakıcı sıcak, toz bulutları, sinekler ve…

2 hafta ago

Fotoğraf Arkası Yazıları

Bir fotoğraf karesinin arkasında yer alan ifadeler, sadece bir fotoğrafı değil, o ânın içindeki bütün…

2 hafta ago

Şehzade Cihangir ve Sultan Süleyman Han’ın Serencamı

Tarihin en kudretli hükümdarlarından biri olan Sultan Süleyman Han’ın uzun ve zaferlerle dolu saltanatı, kudretinin…

2 hafta ago

Peygamber Âşığı İki Vezir

Selçuklu döneminde sultanlarla birlikte vezirler ve önde gelen devlet adamları da mukaddes beldelere hizmet etmeyi…

2 hafta ago

Selçuklu Hac Emîrlerinin Mukaddes Beldelere Hizmetleri

Hac emîrliği, Abbasîler ve Selçuklular devrinde güvenliğin ötesinde siyasî ve dinî otoritenin de sembolü olmuştur.…

2 hafta ago