Osmanlı’da hayırsever devlet adamları daima var olmuştur. Onların vesile oldukları hayır eserleri, seneler içinde başka hayırseverlerin merhamet elinin uzatılmasına ihtiyaç duymuştur. Güzelce Kasım Paşa’nın inşa ettirdiği Cami-i Kebir de bu zincirin güzel bir halkasıdır. Bu mekân, Sultan Abdülaziz ve Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın şefkatli dokunuşlarıyla yenilenmiş; böylece günümüze ulaşmıştır…
Kanuni Sultan Süleyman döneminde, donanmanın Gelibolu’dan Haliç’e nakledilmesi üzerine, bu bölgenin imar ve iskân vazifesi, Güzelce Kasım Paşa’ya verilmişti. Sultan Süleyman’ın Macaristan seferinden sonra 1529’da üçüncü vezirliğe getirilen Kasım Paşa, padişahın emriyle Haliç’in sağ tarafını dinî ve sosyal tesislerle tezyin etmiş ve semte de adını vermişti. Burada yaptırdığı külliye, yine paşanın adıyla anılırken, külliyenin camisi ise “Cami-i Kebir” olarak adlandırılmıştır. Külliyeden günümüze, caminin yanı sıra hamam, şadırvan, sebil ve muvakkithane intikal etmiştir. İmaret, hazire ve medrese ise zamanla yok olup gitmiştir.
Vezir Kasım Paşa’nın, Mimar Sinan’a yaptırdığı caminin 1135/1723 tarihli yenilenme kitabesinden, 1533-1534 yıllarında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Orijinal malzemesi tamamen ahşap olan cami, 1722 senesindeki yangında tamamen yanmış ve bir yıl sonra vakıf mütevellisi Feyzullah Efendi tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Sultan Abdülaziz Han, bir yangın daha geçirip tamamen harap olan camiyi, devrin mimarisine uygun olarak kare planlı, tek kubbeli ve çifte minareli olarak yaptırmıştır. Sultan İkinci Abdülhamid döneminde, 1891’de yapılan yenileme çalışması ile cami, bugünkü hâlini almıştır.
Külliyenin ana unsuru olan cami, kıble duvarı hariç üç tarafında da birer kapısı olan geniş bir avlu içinde bulunmaktadır. Kıble duvarı, eskiden büyük kayıkların daha içerideki Piyale Paşa’ya ulaşması için genişletilen kanala bakmaktadır. Günümüzde Bahariye Caddesi olarak bilinen yol, zaman içinde dolan dere yatağı üzerindedir. Evliya Çelebi’nin kare planlı, tahta kubbeli, tek şerefeli ölçülü bir minareye sahip ve tek katlı (tahtanî) eski bir cami olduğunu bildirdiği caminin avlusunda, çınar ve dut ağaçları bulunmaktadır.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 202. sayısından (Haziran 2025) okuyabilirsiniz.
Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…
Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…
Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…
Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…
Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…
İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…