Geçmişe Dokunan Eller

İyi Bir Fotoğrafın Aydınlatmadığı Konu Eksik Kalır

Bahadır Taşkın, çoğu kimsenin sadece fotoğraflarda gördüğü veya müze vitrininin ardında hayretle izlediği eserleri fotoğraflıyor. Geçmişin hazinelerini gelecek nesillere aktarmada görsel hafızamızı zenginleştiren değerli sanatçı, gerçek manada “geçmişe dokunan” biri…

Bahadır Bey, siz bildiğimiz fotoğrafçılardan farklı şeyleri fotoğraflıyorsunuz. Yaptığınız işten kısaca bahseder misiniz?

Fotoğrafçılıkta şöyle bir mesele var: Fotoğraf çekme yeteneği olan insanlar, her şeyi çekebileceğini zannediyorlar. Dolayısıyla birisini çağırdığınızda zannediyorsunuz ki mobilya da çeker, antika da çeker, moda da çeker, manzara da çeker, hepsi birbirine karışmış durumda… Ben kısaca tarihî eser fotoğrafçısıyım. Bu anlamda zaten Türkiye’de çok fazla branşlaşmış insan yok. En çok branşlaşmış olanları stüdyoda still life çekenlerle moda çekenler. Onlar da birbirleriyle sürekli bir rekabet hâlindeler ve sektör giderek onlara hizmet ediyor; daha doğrusu okullar onlara öğrenci yetiştirir hâle geldiler. Bizim alanımız boş, çünkü uluslararası platformda bu işi müzelerde yetiştirilmiş uzmanlar yapıyor. Dünyada bizden farklı olarak Metropolitan olsun, British Museum olsun, büyük müzelerde içeride istihdam ediyorlar fotoğrafçıyı.

Babanız da fotoğrafçılıkla uğraşıyordu değil mi?

Benim asıl uzmanlık alanım sanat tarihi, arkeoloji ve antika fotoğrafçılığı. Baba mesleğim de aynısı olduğu için neredeyse yarım asırdır bu işi yapıyoruz… Benim babam alaylıydı. İstanbul Üniversitesi’nde çalışıyordu. Fotoğraf laboratuarları şefliğine ulaştıktan sonra bütün kazı alanları, sanat tarihiyle alakalı bütün devlet ve özel müzelerinde birebir uzman hocalarla çalışmaya başladı. 1996’da ben de Mimar Sinan Üniversitesi’nden mezun olunca, yani bu branşı okumayı kafaya koyup okuduktan sonra mesleği ondan devraldım. 5-6 yıl beraber çalıştık. Sonra tek başıma sürdürdüm. Bizim işimizin farkı şu: Normal bir fotoğrafçı bir fotoğraf çekerken bir prodüksiyonla çalışır. Bu prodüksiyon nedir? İşte moda çekiyorsa makyaj ekibi, setup’ı kuran insanlar, konuyla alakalı mekân, still life ya da ürün çekiyorsa ürün ortaya çıkarabilecek şeylerle uğraşır ve ortaya farklı bir şey koymaya çalışır. Bizim çalışmalarımıza bakınca; işte “ürün”le “eser”in farkı burada ortaya çıkıyor. Bizde çekeceğiniz bir objeye “ürün” dediğiniz anda 1-0 mağlup başlarsınız.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 110. sayısından (Ekim 2017) okuyabilirsiniz.

Bahadır Taşkın

Recent Posts

Ölüm Yürüyüşünden Zaferle Dönenler Kore’de Türk Esirleri

Kore Savaşı'ndaki Türk askerin disiplin ve dirayeti, Amerikan ordusunun oldukça dikkatini çekmiş ve araştırma konusu…

2 hafta ago

Bizans’ta Katalan Komutan Roger de Flor

Roger de Flor... Kimi zaman iyi bir kumandan, kimi zaman bir hain olarak anıldı. Bir…

2 hafta ago

Dağlardan Çöllere Uzanan Serinlik: Buz Ticareti ve Karcılar

Tarih kitapları, kar hakkında bilgi verirken daha çok onun olumsuz rolünden bahsederler ve bu konuya…

2 hafta ago

Ortamahalle’den Ortahisar’a Trabzon Günlüğü

Şimdi bu dönüşümün ortasında, eski ve yeni Trabzon arasında bir köprü kurarak; anılarımı ve şehri,…

2 hafta ago

İsmi Satır Aralarında Kalmış Bir Büyük Hattat Akşemseddinzâde Mehmed Zeynüddin

Bazı mürekkepler vardır ki çok iz bıraksalar da kendileri görünmezler. İsimleri satır aralarında gizli kalmış,…

2 hafta ago

İlimle Yükselen Medeniyet Selçuklular

Tarih sahnesinde öyle devirler vardır ki yalnızca kılıçla değil, kalemle de hüküm sürülür. Selçuklu asrı,…

2 hafta ago