“1001 İcat: Bilim ve Teknolojinin 1000 Yıllık Serüveni” adlı sergi 18 Ağustos-5 Ekim arasında İstanbul-Sultanahmet’te açıldı. Gezici bir müze diyebileceğimiz bu sergi tıp, astronomi, şehir, ticaret ve coğrafya başta olmak üzere pek çok sahada Müslüman âlimlerin buluşlarının günümüz bilim ve teknolojisinin temellerinde ne kadar mühim bir yer tuttuğunu gösteriyor. Ecdadımızın dünya kültür ve medeniyetine hediye ettiği icatların ve eserlerin bu şekilde yabancı bir firma tarafından sergilenmesi, değerlerimize sahip çıkma noktasında hangi aşamada olduğumuzu gösteriyor…
Bilim, bütün dünya milletlerinin ortak mirasıdır. İlmî gelişmeye ve ilerlemeye dünya üzerinde kurulmuş bütün devletler az ya da çok, doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunmuşlardır. Yaklaşık beş bin yıllık süreci içine alan bilim macerası elbette daha öncelere de uzanır. Fakat herhangi yeterli kaynak bulunmadığından, kesin bilgiler de bulunmamaktadır. M.Ö. 600 yılına kadar Mısır ve Mezopotamya’da sürdürülen ilmî çalışmalar, bu dönemden sonra Yunanlıların gayretleriyle büyük ilerleme göstermiş, fakat bir müddet sonra çe-şitli sebeplerle ilmî gerileme başlamış ve ardından İslam dini, dünya sahnesindeki yerini almıştır.
Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetinin “oku” olması, İslam dininin, bilimin destekçisi ve taşıyıcısı olacağını göstermektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kurmuş olduğu ilim meclislerinde Ashab’ına, bilhassa Ashab-ı Suffe’ye ilim öğretmişti. Allah Rasulü’nün (s.a.v) “İlim Çin’de bile olsa gidip alınız ” hadisi, bilimin bütün dünyanın ortak mirası oldu-ğuna ve diğer milletlerden de bilgi edinilebileceğine işaret ediyordu.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Ekim (26. Sayı 2010) sayısından okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!