Sadece bizim değil, yabancı araştırmacılar için de müstesna bir hazine sunan Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’ne yıllarca emek vermiş bir isim Emir Eş… Kendi ifadesiyle 50 binin üzerinde yazma eserle haşır neşir olmuş, onların dertleriyle dertlenmiş, içindeki değerli malumatlarla hemhâl olmuş bir kitap kurdu o…
Emir Bey, öncelikle sizi tanıyarak başlayalım sohbetimize…
1951 Samsun doğumluyum. 15 yıl kadar resmî öğretmenlik yaptım. 1988’e kadar İstanbul’da ilçeden ilçeye sürgünler, mahkemeler, geri dönüşlerle geçti. O yıllarda neredeyse hukukçu olmuştum. 1988’de artık dayanamayınca istifa ettim. Allah, bizi bir işte vazifeli kılacaksa illâ resmî makamlarda olmamıza gerek yok dedik. Daha sonrasında özel bir kurumda öğretmenliğe başladık. O zaman gençliğin durumunu daha yakından gördüm. Gençlerimizin büyük bir kısmı maalesef en temel dinî mevzuları bile bilmiyor. Ama bu hepimizin ayıbı.
Süleymaniye Kütüphanesi’ne girişiniz nasıl oldu hocam?
1997’de özel eğitim kurumundan da ayrıldım. Sonra elhamdülillah Arapçam ve Osmanlıcam iyi, Farsçam da iyiye yakındı. Azıcık da Fransızcam var; Süleymaniye Kütüphanesi’ne gideyim, tetebbuatla uğraşayım dedim. Bir kitap arıyordum o sıralar, o zamanki yönetim, okuyucuya kitapları göstermiyordu. Sonra bir arkadaşa durumu açtım. Eski öğrencilerimdendi. Bana kütüphanenin idarî kadrosunda eksik olduğunu ve benim burayı doldurabileceğimi söyledi. O zaman kitaplarla daha yakından ilgilenebilirsin, dedi. Sonra Allah nasip etti 1997’de Süleymaniye’de müdür muavini olarak işe başladım. 28 Şubat dönemiydi. Bir gazete hakkımızda haber yaptı. “Kültür Bakanlığı’nda Şeriatçı Kadrolaşma!” diye bir liste yayınladı. Yaklaşık 100 kişilik listede ben de vardım. Bu yüzden Balıkesir’e, Bandırma’ya sürüldüm. Neticede 1,5 yıl sonra mahkeme kararıyla Süleymaniye’ye geri geldim. 1999’dan 2006’ya kadar müdür muavini olarak çalıştım. Tabii yazma eserlere intibak dil bilmekle bitmiyor. O 6-7 sene benim için çok verimli geçti. Hiç mübalağasız 50 bin civarı yazma eserle ilgili araştırmalarım var.
Röportajın devamını Yedikıta Dergisi 115. sayısından (Mart 2018) okuyabilirsiniz.