Zafer Peşinde Çift Kanatlı Ordular

Bir orduyu zafere götüren en önemli etkenlerden biri, askerin maneviyatıdır. Tarih sahnesinde, maneviyatı ve motivasyonu yüksek olan ordunun, karşılaşacağı zorluklar karşısında daha dirençli olduğu, pek çok kez sabittir. Ecdadımızın da savaşlardaki en büyük motivasyonu, şüphesiz dua ordularıydı. Bir ordu sefere giderken bütün halk ve ulema seferber edilir, İslâm askerlerinin muzafferiyeti için dualar edilirdi. Birazdan okuyacaklarınız da bunun en çarpıcı örneklerinden birini ortaya çıkarıyor…

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren sefere çıkacak ordunun zaferle dönebilmesi için maddî ve manevî her türlü hazırlıklar yapılmaktaydı. Ordu sefere çıkarken teknik olarak bütün ihtiyaçları karşılanmakta, talim ve disiplinleri sağlanmakta ve bütün bunların yanı sıra askerin maneviyatını artıracak tedbirler alınmaktaydı. Askerlerin uğrunda seve seve canlarını feda edebilecekleri dinî ve millî değerler, en güzel şekilde anlatılıyordu. Böylece değerleri uğrunda her türlü zorluğa göğüs gerebiliyorlar, dirençli olabiliyorlardı. Aksi halde askerin manevî cihetinde bir zayıflık olduğunda karşılaşılabilecek en ufak zorlukta, bozulma söz konusu olabiliyordu. Bu makalemizde bir vesikanın ışığında Osmanlı askerinin sefere çıkarken hangi manevî tedbirlere müracaat ettiğini ele almaya çalışacağız.

Kuruluş Devrinden Beri Dua Orduları Vardı

Kuzey Batı Anadolu’da, Söğüt ve Domaniç civarlarında bir uç beyliği olarak kurulan Osmanlı Devleti, o civarda bulunan Şeyh Edebâli gibi Allah dostlarının ve Ahîlerin manevî desteğini arkasına almıştı. Hem askerin hem de fethedilen yerlerdeki halkın gönüllerinin manevî olarak fethi, bu tasavvuf ve maneviyat ehli kimseler tarafından gerçekleştiriliyordu. Bu maneviyat ordusu, sefere giden askerlerin gönüllerine, yapmış oldukları sohbetlerle uğrunda canlarını feda edebilecekleri değerleri nakşediyorlar, anlattıkları kıssalarla onların coşkusunu artırıyorlardı. Fethedilen yerlerde de halka İslâmiyet’i, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat itikadına uygun bir şekilde öğretiyor ve bizzat numune-i imtisal olarak yaşamalarını temin ediyorlardı. İşte bu gayretler, fetihlerin hızla artmasını ve fethedilen yerlerde İslâmiyet’in kök salmasını temin ediyordu. Bu sebeple leşker-i gazanın yanında leşker-i dua da seferlere katılıyordu.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 181. sayısından (Eylül 2023) okuyabilirsiniz.

Ahmet Temiz

Recent Posts

Buhara’dan Bursa’ya Uzanan Gönül Köprüsü Emir Sultan Hazretleri

Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…

4 gün ago

Osmanlı’nın Sanayi Mirası Feshane Bugün Sanat Kültür Merkezi

Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…

4 gün ago

İbadet Tahtı Hünkâr Mahfili

Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…

4 gün ago

Doğu’yu Fotoğraflayan Batılı Paul Nadar

Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…

4 gün ago

Hattat Ârif Hikmet Bey ve Hatt-ı Sünbülî’nin İzinde

Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…

4 gün ago

Aziz Emanet Kadın

İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…

4 gün ago