Her şeyden önce kalemin faziletine, Nefeszâde İbrahim’in ifadesiyle, “Onun üzerine yemin buyrulması” yeter bir sebeptir.
Kalem bugün belki on binlerce insanın rızık kapısı. Klavye onun makamını işgal etmiş olsa bile onu da bir kalem saymak gerek; biri hakikî öteki hayalî kâğıda bir şeyler yazar-çizer. Fakat esas kalemi, sözde kaleme (klavye) daima tercih etmek, mesele bu. Çünkü kaleme bütün bir mazi vermiş sırrını; klavye bir nev-türedi! Mektup kâğıdına dokunabiliyor, yazarken elimiz ve kolumuzla ona temas edip içimizde duygu namına ne varsa ona aktarabiliyoruz. Klavye öyle mi? Klavye parmaklarımızdan sızan ateşi, yüreğimizden taşan sevgiyi kâğıda yansıtabilmekten, yazık ki, çok uzak.
Hokkayla ve kâğıtla daimî bir alış-veriş içindedir kalem. Doğru ve doğrucu bir esnaf gibi ne alırsa hokkadan onu verir kâğıda. Durmadan yazar; gece gündüz günahına tevbe eden bir derviş gibi ağlar, ağlar…
Bütün işlerin kıvamı ve mülkün devamı iki şeyle mümkün: biri kılıç, biri kalem. Fakat her halükârda ikincisi ilkinden daha değerli. Kılıcın girdiği yere kalem girmediyse kılıcın fethi kesiktir; noksandır!
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Eylül (37. Sayı 2011) sayısından okuyabilirsiniz.
Düzlüklerinde savrulan her bir toz zerreciği dahi buram buram tarih kokar Merv’in. Sanki akıp giden…
Timurlu mimarîsi, pek çok farklı coğrafyadan taşıdığı izlerle Orta Asya’daki İslâm sanatının zirvesidir. Sonraki devirler…
Osmanlı ilim ve irfan geleneğinin parlak simalarından Halîmî Çelebi, ilmiyle âmil, ahlâkıyla mümtaz bir âlimdir.
Selçuklu sultanları ve devlet adamları, kitaplara duydukları hürmeti, ülkenin dört bir yanında inşa ettikleri kütüphanelerle…
“Türk insanı şefkatlidir, ailesine düşkündür. Evlilik ve aile bağlarına genel olarak Avrupalılardan daha çok saygı…
Orta Çağ’dan kalma şatoları, dev araç fabrikası ve Bavyera Ordu Müzesi’nde sergilenen Osmanlı çadırıyla Ingolstadt,…