Topkapı Sarayı’nın Son Köşkü Mecidiye

Topkapı Sarayı’nın tarihe açılan kapıları, içinizi ferahlatan avluları, tarih koridorunu andıran uzun yolunun sonunda Boğaz’a nazır bir köşkü vardır. Hem yapılış tarihi hem de fizikî konumu itibariyle sarayın son yapısı, Mecidiye Köşkü’dür. Buraya vardığınızda şöyle bir his karşılar sizi: Sarayın sonuna kadar gelip yoruldunuz; buyrun İstanbul’un en güzel manzaralarından biriyle dinlenin…

Topkapı Sarayı’nda yürümek, tarihî bir seyahattir aynı zamanda. Saray; birbirini kucaklayan bahçeleri, taraçaları ve köşkleri ile iç içe geçmiş mekânlar manzumesidir. Kapılar avlulara, avlular mekânlara, mekânlar yeni maceralara kapı aralar…

Bu yapılar topluluğunun Marmara Denizi’ne bakan ucunda bir köşk vardır ki diğerlerinden ayrılır. Topkapı Sarayı’nın klasik üslubundan farklı olarak Avrupaî tarzdadır. Bânîsine ithafen “Mecidiye Köşkü” olarak bilinen yapıya, sarayın en genç binası olması hasebiyle “Yeni Köşk” de denmiştir. Aynı tarzda ve devirde yapılmasından dolayı Dolmabahçe Sarayı’nı andırır. Mecidiye Köşkü, Topkapı Sarayı’nın genel klasik üslubunu ve insicamını bozduğu yönünde eleştiriler alsa da saraya farklı bir ambiyans kattığı şüphesizdir…

Topkapı’daki Dolmabahçe

Köşkün bânîsi, Topkapı Sarayı’nda doğan son padişah ve kesin suretle sarayı terk eden ilk padişah Sultan Abdülmecid Han, mimarı da Batılı tarz yapılarıyla meşhur Balyan ailesinden Sarkis Balyan’dır.

1856’da devletin yönetim ve ikamet merkezi Topkapı’dan Dolmabahçe Sarayı’na taşınmıştı. 1858’de inşa edilen Mecidiye Köşkü, Dolmabahçe’ye geçildikten sonra da Topkapı Sarayı’nda yapılan tören ve kabullerde (Hırka-i Saadet, cülus, sünnet merasimi vb.) padişahlar tarafından kullanılırdı. Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz Han’ın Topkapı’ya gelmek için Dolmabahçe’den saltanat kayığı ile Sarayburnu’na ulaştıkları, oradan da arabayla Beşinci Yer Kapısı’ndan saraya girdikleri bilinir. Sultan İkinci Abdülhamid de Yıldız’dan Hırka-i Saadet ziyaretlerine gelirken aynı usulü benimsemiştir. Devlet merkezi taşınsa da Topkapı Sarayı, Hanedan-ı Âl-i Osman’ın önemli merasimlerine ev sahipliği yaparken Mecidiye Köşkü de padişahların istirahatgâhı olmuştur.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 183. sayısından (Kasım 2023) okuyabilirsiniz.

Tunahan Kanıcı

Recent Posts

Ölüm Yürüyüşünden Zaferle Dönenler Kore’de Türk Esirleri

Kore Savaşı'ndaki Türk askerin disiplin ve dirayeti, Amerikan ordusunun oldukça dikkatini çekmiş ve araştırma konusu…

4 hafta ago

Bizans’ta Katalan Komutan Roger de Flor

Roger de Flor... Kimi zaman iyi bir kumandan, kimi zaman bir hain olarak anıldı. Bir…

4 hafta ago

Dağlardan Çöllere Uzanan Serinlik: Buz Ticareti ve Karcılar

Tarih kitapları, kar hakkında bilgi verirken daha çok onun olumsuz rolünden bahsederler ve bu konuya…

4 hafta ago

Ortamahalle’den Ortahisar’a Trabzon Günlüğü

Şimdi bu dönüşümün ortasında, eski ve yeni Trabzon arasında bir köprü kurarak; anılarımı ve şehri,…

4 hafta ago

İsmi Satır Aralarında Kalmış Bir Büyük Hattat Akşemseddinzâde Mehmed Zeynüddin

Bazı mürekkepler vardır ki çok iz bıraksalar da kendileri görünmezler. İsimleri satır aralarında gizli kalmış,…

4 hafta ago

İlimle Yükselen Medeniyet Selçuklular

Tarih sahnesinde öyle devirler vardır ki yalnızca kılıçla değil, kalemle de hüküm sürülür. Selçuklu asrı,…

4 hafta ago