Suriçi’nin Süsü Alay Köşkü Bugünlerde Edebiyat Müzesi

Sultanların, merasimleri izlemek, asker ve halkı selamlamak maksadıyla yaptırdığı Alay Köşkü, Osmanlı tarihinde mühim hadiselerin yaşandığı bir mekân olmuştur. Devlet adamlarının idamından Yeniçeriliğin kaldırılmasına kadar birçok tarihî vakaya şahitlik eden Alay Köşkü, Osmanlı’dan sonra bir süre atıl bir durumda kalmış olsa da şimdilerde kütüphane hizmeti veriyor…

İstanbul’un tarihî bir bölgesi olan Suriçi’ni zarif mimarisiyle süsleyen Alay Köşkü, Topkapı Sarayı’nın en dış sınırında yer alır. Sayıları, bir zamanlar pek çok olan köşk ve kasırların son kalanlarından olan bu köşk, en nadidelerindendir. Köşkün hemen karşısında ise bir zamanlar sadrazamlara ev sahipliği yapmış geniş saçaklı bir girişe sahip Bâb-ı Âli (Başbakanlık) binası yer alır. Köşke, yukarı doğru kıvrılan surun Gülhane Kapısı’ndan geçilerek girilir. Tarihî Soğukçeşme Sokağı da buraya oldukça yakındır.

Fatih Sultan Mehmed’den Kalan Hatıra

Alay Köşkü, sarayı çepeçevre saran Sûr-ı Sultanî’nin Divanyolu caddesine bakan köşesindeki burcun üzerinde inşa edildi. Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılan ilk Alay Köşkü, ahşap idi. Bu yapı, zamanla yıprandığı için kâgire dönüştürüldü. Muhteşem mimarisiyle bugün hâlâ görenleri kendisine hayran bırakan yapının son hâli, 1819’da Sultan İkinci Mahmud tarafından inşa ettirildi. Halkın şikâyet ve taleplerinin daha kolay işitilebilmesi için zemine yaklaştırılarak alçaltıldı. Köşkün sur üzerinde kalan kısmı, yedi cepheli olup her cephesinde bir pencere bulunuyor. Caddeye bakan yönleri, mermerle kaplıdır. Mimarî üslubu, ziyadesiyle zariftir. Etrafı saçaklı çatı kısmı, üzeri kurşun örtülü ve sarımsak şeklindeki kubbesiyle oldukça hoş bir görünüme sahiptir. Mimarı, Kirkor Amira Balyan’dır. Köşkün pencere kemerlerinde Keçecizade İzzet Molla’nın sanatkârane bir işçilikle nazmettiği kitabe dizeleri yer alıyor. Bir kitabesindeki “Yanında Keykubâd’ın kasrı kaldı köhne bir hargâh” dizesiyle Anadolu Selçuklularının Konya’daki sarayını hatırlatarak, bu yapının Keykubad’ın kasrına üstünlüğünü dile getirir.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 134. sayısından (Ekim 2019) okuyabilirsiniz.

Yasin Odabaşı

Recent Posts

Horasan’ın İncisi Merv

Düzlüklerinde savrulan her bir toz zerreciği dahi buram buram tarih kokar Merv’in. Sanki akıp giden…

4 hafta ago

Timur Beg’in Mimarî Mirası

Timurlu mimarîsi, pek çok farklı coğrafyadan taşıdığı izlerle Orta Asya’daki İslâm sanatının zirvesidir. Sonraki devirler…

4 hafta ago

Yavuz Sultan Selim Han’ın Âlim Dostu Molla Halîmî Çelebi

Osmanlı ilim ve irfan geleneğinin parlak simalarından Halîmî Çelebi, ilmiyle âmil, ahlâkıyla mümtaz bir âlimdir.

4 hafta ago

Selçuklu Medeniyetinin Bilgi Hazineleri Kütüphaneler

Selçuklu sultanları ve devlet adamları, kitaplara duydukları hürmeti, ülkenin dört bir yanında inşa ettikleri kütüphanelerle…

4 hafta ago

Batılı Seyyahların Gözüyle Osmanlı Kadını

“Türk insanı şefkatlidir, ailesine düşkündür. Evlilik ve aile bağlarına genel olarak Avrupalılardan daha çok saygı…

4 hafta ago

Tuna Kıyısında Bir Tarih Ingolstadt

Orta Çağ’dan kalma şatoları, dev araç fabrikası ve Bavyera Ordu Müzesi’nde sergilenen Osmanlı çadırıyla Ingolstadt,…

4 hafta ago