Rutubetten Gelen Cazibe Barut

İlk başlarda, yanarken kulağa hoş gelen sesler çıkaran bir madde olarak bilinen güherçile; kükürt, civa gibi maddeler ile kullanılmış, yanıcı ve patlayıcı özelliği keşfedilmiştir. Bu keşiften sonra, dünyanın en ücra köşesinde masum bir eğlence aracı olmaktan çıkan güherçile, savaşların seyrini değiştiren barut olarak karşımıza çıkar…

Bazı mağaraların veya nemli bir mahzenin duvarlarında, beyaz tabaka hâlinde çiçeklenen bir madde bulunur; potasyum nitrat (KNO3), yani bilinen adıyla güherçile. Bu maddenin alev alması o kadar kolaydır ki kendi bünyesindeki oksijenin de etkisiyle, yanmaya hiç müsait olmayan ortamlarda bile inatla, şiddetle yanmaya devam eder ve bu arada yüksek oranda gaz açığa çıkarır. Bu inorganik maddenin, yeterli miktarda kükürt ve odun kömürüyle karıştırılmasından elde edilen kara barutun, ince uzun bir nesne içerisinde yandığında, hava alan kısmın aksi yönüne doğru fırlatıcı etkisi (basit roketlerin çalışmasındaki mantık); sıkışık ortamda yandığında en zayıf noktaya doğru itici etkisi (top, tüfek ve tabanca mermilerinin ateşlenmesindeki mantık); havasız sert bir ortamda yandığında ise her yöne doğru ve şiddetli bir patlama gücü (fitilli bombaların patlamasındaki mantık) vardır.

Baruttaki Potansiyeli İlk Defa Müslümanlar Keşfetti!

Kara barutun hızla yanma etkilerini fark edenler, gücü sağlayacak bir iksirin peşindeki Çin âlimleridir. Savaşlarda ilk kullananlar ise Araplar olmalıdır. Barutun sadece yanarken çıkardığı ses ve meydana getirdiği görüntü bile tek başına bir silah yerine geçebilir. Müslümanlar, barutu ilk elde ettiklerinde, değişik bir strateji kullandılar. Düşmanın üzerine, ateşe dayanıklı giysiler kuşanmış, her yanından kancalara asılmış havai fişekler sarkan, bir öncü atlı birlik veya binicisiz atlar salarak, düşmanı önceden sindirip moralini bozmak şeklinde bir yöntem kullanmışlardı. Bu arada dönemin bütün sultanlıklarının, “dâru’s-sınâa”larında (imalathane), yapımları sır gibi saklanan yeni keşfedilmiş silahlar, denenip muhafaza edilmekteydi. Barutun itici gücünü gerçek anlamda keşfetmek de herhalde burada çalışan bilginlere nasip oldu.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 181. sayısından (Eylül 2023) okuyabilirsiniz.

Doç. Dr. Ahmet N. Özdal

Recent Posts

Karadeniz’in Çanakkalesi HARŞİT

Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…

3 hafta ago

İngiltere’den İstanbul Manzarası Mesut İnsanlar Panoraması

Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…

3 hafta ago

Gerze’nin Sevimli Misafiri Balina Aydın’ın İlginç Hikâyesi

Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…

3 hafta ago

Sarayda Kahve Nasıl İkram Edilirdi?

Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…

3 hafta ago

Büyük Selçuklu Sultanlarının Âlimlerle Münasebetleri

Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…

3 hafta ago

Liyakât ve Ehliyet Okulu Enderun İnfografiği

Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!

3 hafta ago