Asırlardır Türk hâkimiyetinde kalan Rumeli kaybedildikten sonra, buradaki eserlerimiz hunharca tahrip edildi. Bugün hâlâ devam eden tahribat o kadar büyük ki Balkanlar’daki Türk ve Osmanlı mirası tamamen silinmeye çalışılıyor. Tarihimizin en büyük kayıplarından birisi olarak gördüğümüz Rumeli’deki köklerimizden bağlarımız koparılmaya çalışılırken, bugünleri bundan 52 sene evvel gören Süheyl Ünver, sinsi ve sistemli bir şekilde yok edilmek istenen hazinelerimiz için bizlere ikazda bulunmuştu…
Altı buçuk asırdır bizim ve tamamen Türk olan Rumeli’nin elimizden hem büsbütün çıkışı elli seneyi geçiyor. O zamanki idaremiz başındakilerin, bugün için ibret dersi olması gereken, sen ben geçimsizliği yüzünden uğradığımız büyük bir kayıptır. Türkler orada bizim meziyet, usul, âdet ve hasletlerimizi bırakmıştır. Buraları, ele geçirenlerin inkârlarına rağmen, hâlâ mânen elimizde sayılabilir. Gerçi maddî ziyanımız pek büyüktür. Değerli tarihçimiz Mükrimin Halil Yınanç “Tarihimizin en büyük kaybı, Rumeli’nin elimizden gitmesidir.” derdi.
Rumeli’nin önce harben, sonra sulhan pamuk ipliklerine bağlanarak elimizden çıktığı senelerde, orada kalan veyahut Anavatan’a hicret eden yurttaşlarımızla onların orada bıraktıkları mal ve mülk ve ecdad yâdigârı hatıralarımızı koruyucu esaslı bir hükme muahedelerde hiç rastlamayız. Bu ne kadar acıklıdır. Rumeli’deki maddî kayıplarımız ve manevî hasletlerimiz üzerine hiçbir derleme yapılmamıştır. Fakat hâlâ bugünkü topraklarımızda hak iddia etmeğe yeltenenlerin, içimizde manasız kardeş ihtilaflarının, Allah esirgesin, gelişmesinden menfaat uman düşmanlarımızın eski iddia ve uydurmacıklar için nasıl çalışmakta olduklarını görüyoruz. Artık aklımızı alıp ve gafleti bırakıp, Rumelimizin “Halkiyat ve harsiyat”ı için çalışalım.
Rumelimizi artık kurtarma yoluna gidemeyiz. Fakat çekilirken nelerimiz vardı? Şimdi orda sistemli bir surette nelerimiz yok edilmektedir? Hiç olmazsa bunları medenî âlemin gözleri önüne sermiş oluruz. Aynı zamanda, Balkan milletlerinin bazı konularda toplanıp konuşmalarında, altı buçuk asır zarfında bizim oralarda hiçbir etki bırakmamışız gibi sözler etmelerinin önüne geçebiliriz; hiç olmazsa Rumeli medenî varlığımızın hâlâ yaşayan izlerini, insafsız davrananların gözleri önüne, bütün dünyayı hakem sayarak dökmüş bulunuruz.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 122. sayısından (Ekim 2018) okuyabilirsiniz.
Haziran 1908’de Baltık Denizi kıyısındaki Reval şehrinde, İngiltere’nin kral ve kraliçesi ile Rusya’nın çar ve…
Avrupa’da yaygın olan cüzzam hastalığı, haçlıların Kudüs’ü işgaliyle başka coğrafyalarda da görülmeye başlamıştı. Bu hastalığı…
Toprak, bir milletin hafızasıdır. O hafızanın en derin satırlarını ise mezar taşları yazar. Her biri…
Eskişehir’in doğusunda, Sakarya Nehri’nin sessiz pınarlarından hayat bulan verimli bozkırlarda, iki kardeş ilçe yükselir: Çifteler…
Sultanların saltanatına değer katan seçkin âlimlerden biri de, Sultan Fatih’in en büyük destekçilerinden Fenârîzâde Ali…
Ordusu, müneccimlerin vereceği haberi beklerken o, okuduğu âyet-i kerîmelerle askerlerine en büyük dayanağı sağlamıştı…
View Comments
güzel bir yazı