Osmanlı Devleti, kuruluşundan son dönemlerine kadar Ehl-i Sünnet itikadına sahip olmuş, topraklarında sahih itikadı hâkim kılmaya çalışmıştır. Osmanlı padişahları, toplumun inancını tehdit eden Ehl-i Sünnet dışı fırkalara karşı daima siyasî ve ilmî düzeyde mücadele etmişlerdir. Ehl-i Sünnet itikadına muhalif görüş ve hareket içerisinde olanlar âlim veya şeyh de olsa, suçlarının sabit olması durumunda, Osmanlı hukuku önünde adil bir şekilde yargılanmışlar, gerekli cezaya çarptırılmışlardır…
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ve ashabının yolunu takip edenlere Ehl-i Sünnet, Asr-ı Saadet’ten sonra ortaya çıkan, şer’î bir delile dayanmayan fikirleri benimseyenlere ise ehl-i bid‘at denilmektedir.
Bid‘at ehli, İslâm’ın temel kaidelerine vâkıf değillerdir. Yabancı kültürlerin tesirinde kalıp “nass” olarak ifade edilen İslam’ın kesin hükümlerini te’vîle tâbi tutarlar. Kur’ân-ı Kerîm’in getirdiği emirleri, yaşanan devrin özelliklerine göre yeniden yorumlanmasını, modern tabirle güncellenmesini isterler.
Yine bid‘at ehli, Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.) kavlî ve fiilî sünnetine karşı tavır alarak kendi görüşleriyle bağdaştıramadıkları hadîs-i şerîfleri kabul etmezler. Kendi görüşlerini desteklemek için hadis uydururlar veya rivayet ederler. İslâm’ı her yönüyle gelecek kuşaklara aktaran Sahabe-i Kiram’a karşı iyi niyetli değillerdir. Onların Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şerifle yoğrulan içtihatlarına ehemmiyet verilmesini istemezler, onların içtihatlarını kabul etmezler. Ashab-ı Kiram’dan itibaren oluşan İslâm topluluğunun din anlayışından kopup karşı tarafı küfürle itham ederler. Zamanımızda çokça görüldüğü üzere, dinin temel hükümlerini sürekli tartışmaya açık tutarak kendi menfaatleri doğrultusunda yorumlanmasını sağlamaya çalışırlar.
Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.) hemen sonra ortaya çıkan bid‘at ehli, tarih boyunca İslam topluluğunu dağıtmak, Ehl-i Sünnet inancını yok etmek için çalışmaya devam etmişlerdir. İslâm devletleri, Ehl-i Sünnet Akîdesi’ni korumak ve yaymak amacıyla bid‘at ehliyle devamlı mücadele hâlinde olmuşlardır.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 196. sayısı (Aralık 2024) okuyabilirsiniz.
Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…
Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…
Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…
Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…
Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…
İslâm’da kadın, yalnızca bir birey değil; rahmetin, şefkatin ve faziletin timsalidir. Cahiliye devrinin karanlığını vahyin…