Osmanlı şehrinin merkezinde yer alan önemli üç-beş yapıdan biri de bedestenlerdir. Şehrin bütün canlılığının yansıdığı bu mekânlarda her nevi işi yapan esnaf, sabahtan akşama kadar rızık peşinde koşar, uzak diyarlardan gelen kumaşlar, baharatlar gibi kıymetli eşya burada el değiştirirdi. İşte Osmanlı çarşısında hayat…
Osmanlı toplumu bir düzen toplumu olduğundan şehir merkezlerini kendi içinde yerleşim ve üretim mahalleri olarak ayırmıştır. Yerleşim yerleri, mahallelerden oluşur ve halkın yaşadığı meskûn alanları ifade ederdi. Buralarda özel hayatın gizliliği ilkesi gereği mahremiyete dikkat edildiğinden, çıkmaz sokaklar bulunurdu. Şehrin ikinci kısmını ise çarşı merkezi oluştururdu. İslâm toplumlarında halkın yaşadığı mahalleler ne kadar içe dönük ise, çarşı merkezleri de o kadar dışa dönük alanlardı. Çarşı merkezleri de kendi içinde iki kısma ayrılırdı. Birincisi, şehirdeki en büyük dinî merkez olarak Ulu Cami’nin etrafıyla birlikte şekillendirdiği kısımdır. Bu kısımda Ulu Cami bir nirengi noktası olup, onunla irtibatlı hemen yanı başında medreseler inşa edilirdi. Çarşı merkezinin ikinci kısmını ise Bedestenin başı çektiği ticarî bölge oluştururdu.
Bezzâz, Arapça bez satan kumaş tüccarı, bezzâzistan (bedesten) ise; “bez satılan bezzâz mahalli, akmişe-i nefîse (nefis kumaşlar) satılan çarşı” olarak tarif edilir. Bu yapılar, çarşılardaki hanlardan ve kervansaraylardan faaliyet bakımından ayrılırdı. Büyük ticaret mahalli olan bedestenler; tekstil, sanat ve nadir eşyanın bulunduğu yerlerdi. Dünyanın farklı noktalarından getirilen mallarla doldurulan bedestenler içerisindeki dükkânlar, herkesin kendine göre bir şeyler bulabildiği yerlerdi. Nitekim Osmanlı ülkesinde seyahat eden yabancı seyyahlar, yazdıkları eserlerde bu yapılara özel bölümler ayırmışlardır. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde Galata Bedesteni’ni; “…bir kale gibi dört demir kapılı ve çatısı kurşunla örtülü kubbeli 200 dolaplı (dükkânlı) metin bir bedesten…” şeklinde tarif eder. Bu durumda “Bedestenler niçin yapılmıştır? Buralarda ağırlıklı olarak neden tekstil ürünleri satılmıştır?” sorularını sormak gerekmektedir. Bilindiği gibi kumaş (tekstil), en önemli sanayi maddelerinden biri olarak teknolojinin seyrine de yön vermiştir. O tarihlerde el işçiliğiyle tezgâhlarda üretilen tekstil dokumaları, kıymetli ürünler sınıfına giriyordu. Dolayısıyla dokunmamış yün, kumaş ve ipler dışında; ipek, kadife, sof, keten, tülbentten mamul giyim kuşam ve ev eşyaları, bedestenlerde satışı yapılan ana malzemelerdi.
17. yüzyılda Evliya Çelebi, Osmanlı şehirlerini bedestenli şehirler ve bedestensiz şehirler diye ayırdığına göre bedestenli şehirler; uluslararası ticaretin yapıldığı, üretilen malların değerinden satıldığı, her türlü ürünün gerçek piyasa değerinin şekillendiği şehirleri ifade etmektedir. Bu durumda bedestenli şehirler, Osmanlı’da büyükşehir olma vasfını kazanmış yerleşim yerleriydi.
Geçmiş asırlardan beri, İslâm şehirlerinde ticaretle uğraşanlar, kendi aralarında gruplara ayrılmışlardı. Nitekim çarşı merkezlerinde sağlı sollu sıralanan esnaf dükkânları belirli bir nizam teşkil etmekteydi. Osmanlı’da kollara göre tasnif edilen meslek gruplarının, şehir içinde kendilerine ayrılan bölgelerde ikamet etmeleri, meslekî ihtisaslaşmanın önemini ortaya koymaktadır.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 132. sayısından (Ağustos 2019) okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!