Osmanlı’da Diplomat Yetiştiren Okul Bâbıâli Tercüme Odası

Kökeni Fatih Sultan Mehmed Han devrine dek uzanan Dîvân-ı Hümâyûn Tercümanlık Müessesesi, yıllarca Batı dillerinden tercüme edilen eserler vasıtasıyla Osmanlı ilim ve kültür hayatına önemli katkılarda bulunmuştu. Hatta zaman içerisinde, yürüttüğü diplomasi faaliyetleri çerçevesinde, devletin iç ve dış siyasetine yön veren müesseselerden birisi hâline gelmişti. Bâbıâli Tercüme Odası ise bu geleneğin devamı olarak 19. yüzyılda iç ve dış siyasî gelişmeler neticesinde devletin tercüme işlerini yürüten birim olarak ortaya çıkmıştı…

Devlet Adamı Yetiştiren Diplomasi Okulu

Osmanlı Devleti siyasî gücünün zirvesinde olduğu devirlerde, diğer devletlerle sorunlarını ekseriyetle caydırıcı gücü olan ordusuyla çözüme kavuşturuyordu. Fakat zaman içinde sınırlar genişleyip askerî gücü de zayıflamaya başlayınca, zamanın şartlarına göre yetişmiş hariciye kadrosu ihtiyacı hâsıl olmuştu. Devlet için önem arz eden bu sahada Müslüman Türk memur kadrosunu yetiştirmek gayesiyle birçok teşebbüste bulunuldu. Bunlardan en dikkate şayan olanı, hiç şüphesiz 1821 ilkbaharında hizmet vermeye başlamış olan Bâbıâli Tercüme Odası’dır.

1821 Rum İsyanı ile başlayan fitne ortamı, Osmanlı’da diğer devletlerin de kışkırtmasıyla ayrılıkçı fikirleri ortaya çıkarmaya başlamıştı. İşte açılışı bu döneme denk gelen müessesenin, devletin bekası için ne denli önem arz ettiği, ilerleyen yıllarda yetiştirdiği mütercim ve ilim adamlarının faaliyetlerinden anlaşılmaktadır.

Başlıca görevi olan diplomatik tercümeleri yapmanın yanı sıra, gümrük, pasaport, maarif, telgrafçılık gibi lisan bilgisi gerektiren her durumda ihtiyaca yetişmişti. Tanzimat (1839-1876), Osmanlı’da farklı sahalarda değişimin hızlandığı bir devirdi. Bu yıllarda hazırlanan tercüme eserler, ilmî ve kültürel sahada önemli bir boşluğu dolduruyordu. Tercüme Odası, devrin önemli devlet adamları ve aydınlarını yetiştiren başlıca kurumlardan olması hasebiyle, aynı zamanda bir okuldu.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 196. sayısı (Aralık 2024) okuyabilirsiniz.

Mustafa Karadaş

Recent Posts

İzmir Fatihi Emîr Timur

Şehrin Üçüncü fatihi Emîr Timur, binlerce kilometre mesafe kat edip Anadolu’ya kadar gelmiş, Ege sahillerine…

3 gün ago

Tepside Sunulan İstanbul

Birisine ikramda bulunulacağı zaman, tepsiler yardıma yetişir. Bu sefer tepsideki ikramlık, bir kahve yahut tatlı…

3 gün ago

Lakabını Eserinden Alan Âlim Muhaşşî Sinan Efendi

Kadılık, kazaskerlik ve müderrislik gibi vazifelerde bulunan Muhaşşî Sinan Efendi, Osmanlı ilmiyesinin önemli simalarından biridir.…

3 gün ago

Galiçya Bizim Neyimiz Olur?

Harita olmadan yerini dahi bilemeyeceğimiz, ismini pek duymadığımız hatta bazılarımızın ilk defa duyduğu Galiçya, bizi…

3 gün ago

Basra Körfezi’nde İnci Avcılığı

Genellikle süs eşyası olarak kullanılan inci bir zamanlar çok daha kıymetliydi ve ciddî servet kaynağıydı.…

3 gün ago

Sarayburnu Sırtlarının Âbidevî Eseriydi Artık Yerinde Yeller Esiyor Dârülfünûn

Bir zamanlar Sarayburnu’nda arz-ı endam eden Dârülfünûn binası, döneminin simge eserlerinden biriydi. Yapıldığı yıllarda büyük…

3 gün ago