Osmanlı Coğrafyasında Esen Buhara Rüzgârı

Bugün Özbekistan sınırlarında yer alan iki önemli şehirden biri olan Buhara, tarih boyunca bütün İslâm coğrafyasında olduğu gibi Osmanlı topraklarında da ayrı bir yere sahipti. Aradaki mesafeye rağmen gönül birliğinin hiç eksik olmadığı bu İslâm şehrinin rüzgârı, asırlar boyunca Osmanlı mülkünde esmişti. Aynı rüzgâr, üzerinde şu anda başka başka ülkelerin kurulduğu Osmanlı topraklarında bile, hâlâ esmeye devam ediyor…

Osmanlı sultanlarının gönül dünyasında Ehl-i Sünnet inancı ve bu inançtan gelen âlim ve mutasavvıfların çok müstesna bir yeri olduğu muhakkaktır. Bu bağlılık ve sadakat, Osmanlı devletinin kuruluş devirlerinde başlamış ve asırlar boyunca da böyle devam etmiştir. Osmanlılar’da padişahın “taklîd-i seyf”, yani kılıç kuşanma merasimlerinde, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) veya Hz. Ömer’e (r.a.) ait kılıçlar kuşanılırdı. Kılıç kuşatanların ya şeyhülislam, ya bir büyük mutasavvıf ya da Nakibüleşraf olması ve sultana “Hz. Allah’ın yardım, lütuf, muvaffakiyet ve zafer ihsan etmesi, din ve devlet düşmanlarını kahr-u perişan eylemesi için” dua etmesi, sultanın da camide iki rekât teşekkür namazı kılarak şükretmesi bu muhabbet, bağlılık ve hassasiyetin derin bir ifadesidir. Osmanlı sultanlarının tasavvuf ile münasebeti, devletin kuruluşu ile birlikte başlamış ve her Osmanlı sultanı, tebliğ ve irşad vazifesinde mutasavvıfları, derviş gazileri öncü olarak kabul etmiş, onlara hürmet göstermiştir. Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Türkistan’dan Anadolu’ya gelen Allah dostlarından biri de Emir Buharî Hazretleri idi. Yıldırım Bayezid’in damadı olan Emir Muhammed Buharî Hazretleri, Buhara’dan bir gönül köprüsü kurarak geldiği Bursa’da, Fatih Sultan Mehmed’in babası Sultan İkinci Murad’a hem hocalık yapmış hem de ona kılıç kuşatmıştı.

18 yaşındaki genç Şehzade Murad, 1421’de babası Sultan Çelebi Mehmed’in vefatı üzerine tahta çıkmak için Edirne’den Bursa’ya gittiğinde, Solakzâde’nin ifadesiyle; “Muhammed Buharî diye namdar ve insanlar arasında Emir Buharî unvanıyla meşhur engin gönüllü velinin huzurlarına varmış, ellerini öpüp huzurunda bulunmakla şereflendikten sonra ondan hayır dua ve himmet buyurmalarını rica etmişti. Hatta onun mübarek eli ile kılıç kuşanıp, Kanun-ı Osmanî üzere hazır bulunan askerlerin önüne düşüp tazim ve hürmet ile Bursa sarayına varıp” babasının tahtına oturmuştu.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 119. sayısından (Temmuz 2018) okuyabilirsiniz.

Dr. Ahmet Uçar

View Comments

  • Tasavvuf ŞERİATIN hizmetkarıdır,
    Bunu idrak edemeyenler, fitne çıkarmaya çalışarak EHL-İ Sünnet 'e saldırmaya gizli ve aşikar cüret göstermektedirler..
    Lakin EHL-İ Sünnet ve Cemaat itikadına hizmet eden her daim bir grub olacaktır Elhamdülillah..

Recent Posts

Kars Müdafaası ve Kanada’ya İlham Veren Kahramanlık

Anadolu’nun Kafkaslara açılan kapısı Kars, Kırım Harbi’nde destansı bir mücadeleye sahne olmuştu. Rus ordusunun bütün…

2 hafta ago

Buzlar Altında 33 Yıl

Andree ve iki yol arkadaşı, 1897 yılında hidrojenle dolu balonlarıyla Kuzey Kutbu’nu aşmayı hayal ederek…

2 hafta ago

Mavi Gözlü Aynu’z-Zerka

Medine-i Münevvere’nin su ihtiyacının temin edilmesi için, Emevîler devrinde, birtakım çalışmalar yapıldı. Şehrin yakınlarında bulunan…

2 hafta ago

Aydın’da Bir Osmanlı Mirası Cihanoğlu Camii

Bu defa yönümüzü, Aydın’ın kalbinde yer alan asırlık bir yapıya çeviriyoruz: Cihanoğlu Camii…

2 hafta ago

Beşiktaş’ın Zirvesinde Bir Ziynet Beşiktaşlı Yahya Efendi

Buyurunuz, Yahya Efendi’nin sadece Beşiktaş sırtlarını değil, gönülleri de yeşerten menkıbesini satırlarda arayalım…

2 hafta ago

Osmanlı Avrupa’ya İlk Nasıl Ayak Bastı?

Rumeli’ye geçişin kahramanlarından Gazi Süleyman Paşa, Osmanlı tarihine “Rumeli Fatihi” olarak adını yazdırırken; Osmanlı neferlerinden…

2 hafta ago