İstanbul’un Yeni Sakinleri Aksaraylılar

İstanbul’un ihyası için göçürülenler arasında, Aksaraylılar da vardı. Yeni şehri “şenlendirmek” maksadıyla yapılan iskânlar sırasında, Aksaray halkının tercih edilmesinin elbette bir hikmeti vardı. Anadolu Selçuklu hükümdarı Sultan İkinci Kılıç Arslan tarafından kurulan Aksaray’a; Orta Asya’dan ve özellikle evlad-ı resûlden seyyidler, şerifler, âlimler, salihler ve tüccarlar getirilmişti. Selçuklular vasıtasıyla, Anadolu’yu ilim irfan yuvası hâline getirenler, şimdi de yeni fethedilen İstanbul’u, yeşertip şenlendirecekti…

İstanbula Göç

Tarihî hadiseleri değerlendirebilmenin yollarından biri de sebep-sonuç ilişkisini anlamaktır. Burası ne kadar iyi anlaşılırsa, tarihten, daha güzel dersler çıkartılabilir. 1470’li yıllarda Aksaray, Konya ve Karaman’dan İstanbul’a göç ettirilen Müslüman halkın niçin götürüldüğünü daha iyi kavrayabilmenin yolu, buradan geçmektedir. Bunun için birazcık gerilere, 1155’lere, Selçuklu sultanı İkinci Kılıç Arslan’ın, Aksaray’ı mamur hâle getirdiği yıllara gitmek gerekir evvelâ…

Sultan İkinci Kılıç Arslan, Babası Sultan Mesud’un 1155’te vefat etmesiyle, Selçuklu tahtına çıkar. Babası tarafından, daha hayatta iken veliaht ilân edilmiş ve haçlılara karşı yapılan savaşlarda tecrübe kazanmış biridir o. Tahta geçtikten sonra karşılaştığı dahilî ve haricî gaileleri bertaraf edip siyasî istikrarı sağlar.

Kilit İsim

Sultan İkinci Kılıç Arslan’ın kuvveti arttıkça, düşmanının da çoğalmasının altında yatan temel sebep, Bizans imparatoru Manuel Komnenos’dur. Sultan İkinci Kılıç Arslan’a karşı yapılan bütün ittifak ve saldırıları, organize eden kişidir kendisi. Manuel Komnenos, ilk önce Musul atabeği Nureddin Mahmud ile ittifak yaptıktan sonra, sorun yaşadığı Ermenilerin üzerine yürüdü. Buradan ülkesine dönerken Lârende ve Kütahya’da Türkmenlerin saldırısına uğradı. Bütün bu saldırıların müsebbibi olarak Sultan İkinci Kılıç Arslan’ı gördüğü için de ona karşı ittifaklarını artırmaya karar vermişti.

İmparator Komnenos, ilk olarak Suriye’deki haçlılardan yardım ister. Ardından Sivas Danişmendli meliki Yağıbasan, Kayseri meliki Zünnûn ve Malatya meliki Zülkarneyn ile ittifaklar gerçekleştirir. Bu arada saltanata geçmesini destekleme karşılığında Sultan İkinci Kılıç Arslan’ın kardeşi Şahinşah ile de ittifak yapılır.

Durumun vahametini gören sultan, Bizans imparatoru Manuel Komnenos’a anlaşma teklifinde bulunur ise de kabul edilmez. Etrafının tamamen çevrildiğini gören sultanın, ittifakı parçalamak için yaptığı bütün hamleler boşa çıkmaya başlar. Bütün bunlar olurken meydana gelen bir hadise ise tarihe kara leke olarak geçecektir.

Sultan İkinci Kılıç Arslan, Saltuklu hükümdarı İzzeddin Saltuk’un kızı ile nikâhlanır. Gelin alayı yolda gelirken Yağıbasan tarafından baskına uğrar ve gelin zorla kaçırılır. Yağıbasan, dinen caiz olmasa da bu gelin ile evlenir. Haberi alan Sultan İkinci Kılıç Arslan, büyük bir ordu ile Yağıbasan üzerine yürür. Ancak kendisine karşı oluşan ittifak karşısında mağlup olur.

Sultan İkinci Kılıç Arslan, bütün bunlardan sonra ittifakın merkezi olan Bizans’a gitmeye karar verir. Bizans imparatoru Manuel Komnenos, gayretleri sonucu zayıf düşen Sultan İkinci Kılıç Arslan’ı desteklemeyi bu sefer kendine daha uygun gördüğü için ittifakı kendi eliyle bozarak onunla yeni bir anlaşma yapar. Görünüşte anlaşma tamamen Selçukluların aleyhine gibidir. Anlaşmaya göre sultan, imparatorun dostlarını dost, düşmanlarına düşman kabul edecek, Bizans’tan alınan kale ve şehirler geri verilecek, Türkmenlerin akınlarına mani olunacaktır. İslâm tarihinde zuhur eden Hudeybiye Antlaşması’nı hatırlatan bu muahede, Hudeybiye’de olduğu gibi müsbet sonuçlar doğuracaktır.

Sultan İkinci Kılıç Arslan, anlaşmadan sonra imparatordan aldığı maddî destek ile Konya’ya döner (1162). Sıra, bu ince siyasetin meyvelerini toplamak için rakiplerine gelmiştir. Ama öncesinde önemli bir çalışmaya girişir sultan. 1170 yılında ülkenin başşehri Konya olmasına rağmen buraya yakın mesafedeki Aksaray’a ciddî yatırımlarda bulunur. İlk kervansarayı, Aksaray civarında yaptırır. Askerî garnizon hâline getirdiği şehrin etrafını surlarla çevirip, içerisine insanların ihtiyacı olan han, hamam, zaviye, medrese, kütüphane, köprü, şifahane, çarşı ve meskenler yaptırarak şehri, halkın bütün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde mamur kılar. Kendisine yaptırdığı Ak Saray ise ileride şehrin adını alacaktır.

Kapak yazısının tamamını Yedikıta Dergisi 180. sayısından (Ağustos 2023) okuyabilirsiniz.

Arif Hattatoğlu

Recent Posts

Ölüm Yürüyüşünden Zaferle Dönenler Kore’de Türk Esirleri

Kore Savaşı'ndaki Türk askerin disiplin ve dirayeti, Amerikan ordusunun oldukça dikkatini çekmiş ve araştırma konusu…

1 hafta ago

Bizans’ta Katalan Komutan Roger de Flor

Roger de Flor... Kimi zaman iyi bir kumandan, kimi zaman bir hain olarak anıldı. Bir…

1 hafta ago

Dağlardan Çöllere Uzanan Serinlik: Buz Ticareti ve Karcılar

Tarih kitapları, kar hakkında bilgi verirken daha çok onun olumsuz rolünden bahsederler ve bu konuya…

1 hafta ago

Ortamahalle’den Ortahisar’a Trabzon Günlüğü

Şimdi bu dönüşümün ortasında, eski ve yeni Trabzon arasında bir köprü kurarak; anılarımı ve şehri,…

1 hafta ago

İsmi Satır Aralarında Kalmış Bir Büyük Hattat Akşemseddinzâde Mehmed Zeynüddin

Bazı mürekkepler vardır ki çok iz bıraksalar da kendileri görünmezler. İsimleri satır aralarında gizli kalmış,…

1 hafta ago

İlimle Yükselen Medeniyet Selçuklular

Tarih sahnesinde öyle devirler vardır ki yalnızca kılıçla değil, kalemle de hüküm sürülür. Selçuklu asrı,…

1 hafta ago