Her devirde olduğu gibi Osmanlı’da da kurban mevsimi yaklaşırken birtakım hazırlıklar yapılırdı. Bu hazırlıklarla beraber arefe ve bayram günleri, farklı merasimlerle icra edilirdi. Her biri, ayrı güzellikte âdet, gelenek ve göreneklerdi. Abdülaziz Bey’in bilhassa Osmanlı İstanbul’undaki kurban bayramı merasimlerini kelimeleriyle resmettiği yazısına buyurmaz mısınız? Iyd-i saîdiniz mübarek ola!..
Kurban kesmek, İslâm vecibelerinden olduğu için, zilhicce ayı yaklaşınca hane sahibi, kendisine, haremi, evladları ile gelin ve damad gibi yakın akrabasına, merhum olan peder ve validesine ve yine vefat etmiş zevce ve evlatlarına birer güçlü ve büyük koyun alır, bu koyunlar üç-beş gün hanenin ahır bölümünün bahçesinde beslenirdi. Bunların marya (dişi) olmamalarına, gözlerinin sağlam olmasına, boynuzlarının kırık veya herhangi bir azasının noksan bulunmamasına dikkat edilirdi.
Konak için koyun alındığı gibi hane sahibinin konak dışında kerimesi, damadı ve torunları, kayınpeder ve validesi, hemşiresi, biraderi, eniştesi varsa onlara da ayrı kurbanlıklar alınıp gönderilirdi. Bunlardan başka, hane sahibinin herhangi bir tarikat tekkesi ile bağlantısı varsa, oraya da kurbanlık gönderilirdi. Eğer hane sahibinin kendisinin, çocuklarının hocası, ebesi, dadısı, tayesi hayatta ise onlara ve varsa çırağ çıkarılıp evlenmiş kalfalara, selamlık tarafındaki kâhya, kitapçı, mühürdar, imam efendilere, evli ağaların evlerine, biri kendisi, diğeri hanımı adına ikişer kurbanlık koyun gönderilirdi.
Hane sahibi ile ailesinin kurbanlıkları güzelce yıkanır, tüyleri taranır, boynuzları zeytinyağıyla yağlanır, temiz otlar üstüne yatırılarak bayram gününe kadar bakılıp beslenirdi. Mahdumu ya da kerimesi evlenecekse nikâh kıyılmış, düğün yapılmamış ise gelin ve damada bayramdan bir gün önce koç alınır, yıkanır, taranır, boynuzları sarı altın varaklarla süslenir, tüylerinin üç-beş yerine kurdele bağlanır, özel adamlarla evlerine gönderilirdi. Hanede bulunan koyunlardan ölülere kesilecekler, boynuzlarına kurdele bağlanarak ayrılırdı. Eskiden kendi, evladı ve hanımı için kesilecek kurbanları, hane sahibinin bizzat kesmesi âdeti vardı. Her ne kadar evde her çeşit ve miktarda varsa da keserken beline kuşanmak üzere yeni bir ipekli futa (peştamal) alınırdı. Kullanılacak bıçak, satır, balta, çarka bilemeye verilir, hane sahibine mahsus olup bu iş için saklanan bıçak da bilenirdi. Hayvanların gözünü bağlamak için beş-on parça astar hazırlanırdı.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 144. sayısından (Ağustos 2020) okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!