İçindekiler
Osmanlı’nın zor zamanlarında tahta çıkan Sultan İkinci Abdülhamid, devlet işlerini idare ederken, şehzadeliğinden beri devam eden hayvan sevgisi ve merakından da geri durmamıştır. Yıldız Sarayı’nı yüzlerce cinsten binlerce hayvanın bulunduğu dünyanın en büyük hayvanat bahçelerinden biri hâline getiren sultan, bazı hayvanlarla hususi olarak ilgilenmiştir. Bu enteresan hayvanlardan birkaçının hikâyesini sizler için derledik…
Herkesçe malumdur ki papağanlar, kendilerine öğretilen sözleri gayet anlaşılır şekilde tekrar edebilirler. Ancak tarihte öyle bir papağan vardı ki, bu öyle defalarca tekrar edilerek ezberlediği şeyleri değil, tam aksine bir defa duyduğu ve gördüğü şeyleri, sultana aynen rapor ederdi. Bu beyaz papağan, Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Yıldız Sarayı’ndaki papağanlarından sadece biriydi. Bu marifetli papağan hakkında kızı Şâdiye Sultan şöyle der: “Papağanı, odasının dışında konuşulan şeyleri gelir, babama, gayet güzel bir telaffuz ve sadakatle tekrar ederdi.”
Sarayında İkinci Abdülhamid Han’a ait hayvanlardan biri de esrarengiz kediydi. Bu kedinin huyu suyu bambaşkaydı. Bembeyaz bir Ankara kedisi olan bu hayvan, kendisine verilen yemekleri ancak çatal ile uzatıldığı takdirde yerdi. Aksi hâlde katiyen yemezdi. Sevimli ve sakin bu kediye sultan, “Ağa Efendi” diye hitap ederdi.
Dedektif köpek Cherie, beyazlı, siyahlı, sokakta kalmış gayet çirkin bir fox köpeği idi. Fakat sadakat, hassasiyet ve zekâsına herkesi hayran bırakmıştı. Sarayda birisi suç işlese suçluyu paçasından, eteğinden tutar sultanın huzuruna getirirdi. Bir defasında Sultan Abdülhamid Han, saraydaki marangozhanesinin yanmasına sebep olanları tespit etmek istemiş ve üç harem kadınını huzuruna çağırmıştı. Bu üç kişiye “Bunu kim yaptı?” diye sormuş fakat cevap alamamıştı. Bunun üzerine köpeğine:
“…Git bu işi yapan kim ise onu bana tut, getir!” deyince köpek, saraylılardan birine doğru ilerlemiş ve onu eteğinden çekerek sultanın önüne getirmiştir.
Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın akıllı ve vefakâr bir atı vardı. Bu at, aslında Bağdat civarında yaşayan bir aşiret reisine aitti. Savaş meydanında zor durumda kalan sahibini harbin orta yerinden sürükleyerek kaçıracak kadar asildi. Bu atın şöhreti, Abdülhamid Han’a kadar varır. Sultan, aşiret reisinden atı kendisi için ister. Sultan üzerine bineceği vakit, kolaylıkla binebilmesi için her defasında diz çökerek eğildiği rivayet edilir. Şâdiye Sultan, babasının at sevgisi hakkında şunları söyler:
“Babam, ata meraklıydı. Şehzadeliğinde ata bindiğini ve araba kullandığını işitmiştim, fakat saltanatı zamanında, sevdiği atlarını bahçede dolaştırır ve ancak onları penceresinden seyrederdi…”
Daha fazla bilgi için Yedikıta Dergisi 150. sayısından (Şubat 2021) okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!