Osmanlı’nın “Memleketeyn (İki Memleket)” dediği Eflak- Boğdan’ın ve Erdel prensliğinin, yani bugünün Romanya’sının hikâyesi var burada.
Avrupa Hunları’nın ayak izlerini takiple başlattığımız 1000 yıllık bu serencâmı, 93 Harbi’ne kadar getirdik. Her bir köşesi bizden izler taşıyan dünkü vatan toprağında, ecdaddan kalanları yâd etmeye çalıştık. Bükreş, İbrail ve Slobozia’da; gurbet elde şehadet şerbeti içen şehitlerimizin önünde saygıyla eğildik. Son olarak da bir zamanlar ta Asya steplerinden başlayan göç dalgasının Romanya’da, Dobruca’da huzurla geçirdiği çok uzun bir dinginlik devrinden sonra yeniden harekete geçip, Anadolu sahillerine vuruşunu anlattık…
Bin Yıllık Vatan Dobruca Dünün Eflak-Boğdan ve Erdel’i bugünün Romanya’sı, Türklerin Rumeli’nde oturdukları ilk topraklardır. Bu tarihî geçmiş, 1000 yıl öncesine kadar gidiyor. Bu coğrafyanın, hatta bütün Rumeli’nin İslâmiyet’le tanışması da bu güzergâh üzerinden olmuş. Romanya topraklarında Müslümanların en çok bulunduğu yer olan Dobruca ise Kırım Tatarlarından Selçuklulara ve Osmanlı’dan günümüze yüzlerce yıllık tarihî mirası sinesinde taşıyor…
Hem tarihî süreçte hem de günümüzde Balkanlar’ı Türkiye’siz, Türkiye’yi Balkanlar’sız düşünemeyiz. Balkan Yarımadası’nın İstanbul Avrupa yakasından başladığı göz önünde bulundurulursa, konu daha da manidar bir hâl alır. Pek çoklarımızca bilinmese de esasında Balkanlardaki Türk varlığı, Miladî 376 yılına kadar uzanıyor.
Başta İdil (Volga) Nehri’ni geçerek bölgeye kadar gelmiş olan Avrupa Hunları olmak üzere Avarlar, Bulgarlar, Sabarlar, Hazarlar, Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar (Kıpçaklar), özellikle kuzey-güney hattı boyunca Balkanlar’ ın doğusunda büyük ve etkili bir güç olarak varlık göstermişlerdir. Bu bölge, 1360’tan itibaren Dobruca diye anılacaktır. O tarihte burada küçük bir Türk devleti kuran Dobrotiç’in devleti kısa ömürlü olmuş ama adı, “Dobrotiç’in ülkesi” manasında Dobruca olarak hâlâ yaşıyor.
Bu Türk unsurlar, bölgeye asıl kimliğini kazandıran Selçuklular ve Osmanlılardan önce Balkan milletlerinin “teşekkülünde ve kültürel gelişimlerinde” önemli roller oynamışlardır. Öyle ki “Balkan” kelimesi dahi Türkçede “dağlar, dağlık yer” demektir.
Asırlar boyunca muhtelif adlarla devletler kurdukları bu topraklarda askerî, siyasî ve ticarî faaliyetlerde bulunan bu kavimlerden Tuna Bulgarları ve Peçenekler gibi bazıları, Bizans zoruyla 900-1000 yıllarında Hıristiyanlaştırılmıştı. Bununla beraber, birkaç asırlık Balkan tecrübesinden sonra tekrar İdil boylarına dönen Bulgar Türkleri, 10. asırda İslâm’ı resmî din olarak kabul eden ilk Türk devletini kuracaktır.
Zikredilen kavimlerden Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar, bugünkü Moldova’nın güneyi ve özellikle de Romanya topraklarında Eflak, Erdel ve Dobruca’yı yurt edinmişlerdi. Asya’dan bir sel gibi gelen Moğollar, 1241’de Orta Avrupa’yı da istila ettiklerinde Kumanlar yaklaşık iki asırdır, Latinlerin “Kumania” dediği bölgede hüküm sürüyorlardı. 1237-1241 arasında Cengiz’in torunu Batu’nun idaresindeki Moğollar önce Volga Bulgarlarına ağır bir darbe vurmuş, pek çok Rus Knezliği’ni ele geçirmiş ve son olarak da sınırları batıda Tuna’ya, doğuda İrtiş nehirlerine kadar uzanan Kuman-Kıpçak Devleti’ni dağıtmıştı.
Batu Han, 1241’de onların Deşt-i Kıpçak diye de bilinen (bugünkü Moldova ve Romanya sınırından başlayıp doğuda Hazar Denizi hizasına kadarki coğrafya) toprakları üzerinde Altın Orda Devleti’ni kurdu. Zamanla kayıplar yaşasa da 1500’e kadar hüküm süren Altın Orda Hanlığı, daha 1256’da Batu’nun kardeşi Berke Han’ın Müslümanlığı kabul etmesiyle bir İslâm devleti olmuştu.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 125. sayısından (Ocak 2019) okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!