Osmanlı korsanları, kamuoyuna sunulduğu gibi yağmacı birer eşkıya değil, devletin hizmetinde, İslam bayrağını açık sularda dalgalandıran birer deniz akıncısıydılar. Denizcilik tarihi uzmanı Prof. Dr. İdris Bostan, Yedikıta okurları için anlattı…
Günümüzde, birtakım yönlendirmelerin de tesiriyle “korsan” denildiğinde haydut ve eşkıya görüntüsü canlanıyor insanların zihinlerinde. Ve bu tabiri Osmanlı da kullanmış. Dolayısıyla ortada bir kafa karışıklığı var. Osmanlı korsanlığı konusu bizde nasıl anlatılıyor? Bu noktadan başlayalım isterseniz.
Esas itibariyle Osmanlı denizciliği zaten bilinen bir konu olmadığı için korsanlık onun içinde kaybolmuş. Avrupalılar da korsanlığı kendi zaviyelerinden bakarak haydutluk, eşkıyalık gibi anladıklarından “bizde nasılsa onlarda da herhalde öyledir, zaten Osmanlılar hep çapulcudur, yağmacıdır… Osmanlıların denizcileri yok ki zaten, işte birkaç korsan, onları komutan yapmışlar, Barbaros gibi” demişler. Hiçbir zaman doğru yere konulmamış Osmanlı korsanlığı. Gerçekten ben de derslerimde diyorum “şimdi korsan deyince siz o Karayip korsanlarını anlayacaksınız; tek gözü kapalı, omzunda baykuşu, bulduğunu yağmalayan, tam bir haydut, eşkıya tipi”. Böyle canlanıyor, çünkü sunulan bu. Bu tamamen hılaf-ı hakikat bir şey değil aslında. Tarih boyunca bu tip denizcilik hep var olmuş. Hatta günümüzde bile korsanlık var ve bugünküler de aynı manada birer korsan. Yani haydutluk ve eşkıyalık yapıyorlar. Fakat Osmanlı denizlerindeki faaliyete baktığımızda korsanların, yarı bağımsız hareket eden bu denizcilerin kimliklerini, ne yaptıklarını, kendilerini nasıl tanımladıklarını, devletin onları nasıl tarif ettiğini anlamadan onlar hakkında söz söylemek, eğer kötü niyetli yaklaşılmıyorsa, câhilane hüküm vermek oluyor.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 78. sayısından (Şubat 2015) okuyabilirsiniz.
Haziran 1908’de Baltık Denizi kıyısındaki Reval şehrinde, İngiltere’nin kral ve kraliçesi ile Rusya’nın çar ve…
Avrupa’da yaygın olan cüzzam hastalığı, haçlıların Kudüs’ü işgaliyle başka coğrafyalarda da görülmeye başlamıştı. Bu hastalığı…
Toprak, bir milletin hafızasıdır. O hafızanın en derin satırlarını ise mezar taşları yazar. Her biri…
Eskişehir’in doğusunda, Sakarya Nehri’nin sessiz pınarlarından hayat bulan verimli bozkırlarda, iki kardeş ilçe yükselir: Çifteler…
Sultanların saltanatına değer katan seçkin âlimlerden biri de, Sultan Fatih’in en büyük destekçilerinden Fenârîzâde Ali…
Ordusu, müneccimlerin vereceği haberi beklerken o, okuduğu âyet-i kerîmelerle askerlerine en büyük dayanağı sağlamıştı…