Kapak

Elmalılı Tefsiri Neredeyse Yayınlanmayacaktı!

1932’de ezan, tekbir ve salâların Türkçe olarak okunması mecburiyeti getirilmiş, namazlarda surelerin Türkçe okunması konusunda acele edilmemişti. Bunun sebebi, kullanılabilecek bir tercümenin bulunmayışı idi. Konuyla ilgili çalışmalar hızlı başladı. Nihayetinde, meal işi Elmalılı Hamdi Yazır’a kaldı. Yazdığı tefsirin meal kısımlarıyla Türkçe namaz kıldırılacağını bildiğinden, tefsirinin başında, Türkçe Kur’ân-ı Kerîm olamayacağını çeşitli şekillerde yazdı. Baskı öncesi sansürlenen bu kısımlar bir tarafa, tefsirin Dil Kurumu’nca elden geçirilmesi ve yeni inkılâba uygun bir şekilde sadeleştirilmesi de isteniyordu. Konuyla alâkalı; Diyanet İşleri Reisliği, Türk Dil Kurumu ve Maarif Vekaleti arasındaki yazışmalar basında ilk defa sizlerle…

İkinci Meşrutiyet’ten itibaren zaman zaman dile getirilen Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçeye çevrilmesi meselesi, Kur’ân-ı Kerîm’in tefsir ve mealinden ziyade dinin millileştirilmesi etrafında tartışmaların yaşandığı bir konudur. Malum olduğu üzere ehil kimseler tarafından usulüne uygun yapıldığı takdirde Kur’ân-ı Kerîm tefsir edilebilir, meali yapılabilir. Fakat buradaki asıl mesele, yapılacak çevirilerin Kur’ân makamında kabul edilip edilmeyeceğidir. Türkçe ibadet ve Türkçe Kur’ân taraftarları, sadece Türkçe manası ile Kur’ân’ın ihtiyaca kâfi geleceğini iddia etmişlerdir. Bu sebeple mezkûr zümre tarafından ortaya konan eserler, Kur’ân-ı Kerîm tefsiri yerine Türkçe Kur’ân diye isimlendirilmiştir.

Türkçe Kur’ân taraftarlarının gayelerini bilen Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, erken bir tarihte Türkçe Kur’ân meselesi ile ilgili şöyle bir tespitte bulunacaktı: “Müceddidlerimiz (reformistler) Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçesini, asıl Kur’ân makamına ikame ederek Türklerin namazını bile işte bu Türk Kur’ân’ı ile kıldırmak isterler. İşte ben de caiz olmayan şeyin Kur’ân-ı Kerîm’i Türkçeye tercüme etmek değil de belki herhangi bir lisan ile tercümesinin namazda tilaveti meselesi olduğunu söylemek isterim.”

Cumhuriyet kurulduktan sonra siyasî idare tarafından, Türkçe Kur’ân ve Türkçe Hutbe meselesinin üzerinde durulmuş ve insanların imanına zarar verilip verilmeyeceği düşünülmeden gerçekleşmesi için büyük gayretler sarf edilmişti. Dini Türkleştirme, ibadetleri Türkçeleştirme projesinin en önemli ayağı, 1932 yılında resmî olarak uygulamaya kondu. Bu tarihten itibaren ezan, tekbir ve salâların Türkçe okunması zorunlu tutuldu.

Kapak yazının devamını Yedikıta Dergisi 117. sayısından (Mayıs 2018) okuyabilirsiniz.

Kasım Hızlı

View Comments

  • Emeğinize,Gönlünüze,yüreğinize sağlık diyor.Bu güzel çalışmalarınızdan dolayı tüm çalışanlara teşekkür ediyor,başarılarınızın devamını bekliyorum...

Recent Posts

Reval Görüşmeleri (1908)

Haziran 1908’de Baltık Denizi kıyısındaki Reval şehrinde, İngiltere’nin kral ve kraliçesi ile Rusya’nın çar ve…

4 hafta ago

Cüzzamlılar

Avrupa’da yaygın olan cüzzam hastalığı, haçlıların Kudüs’ü işgaliyle başka coğrafyalarda da görülmeye başlamıştı. Bu hastalığı…

4 hafta ago

Betona Gömülen Hatıralar

Toprak, bir milletin hafızasıdır. O hafızanın en derin satırlarını ise mezar taşları yazar. Her biri…

4 hafta ago

Sakarya Nehri’nin Doğduğu Topraklarda Bir Osmanlı Mirası Mahmudiye ve Çifteler

Eskişehir’in doğusunda, Sakarya Nehri’nin sessiz pınarlarından hayat bulan verimli bozkırlarda, iki kardeş ilçe yükselir: Çifteler…

4 hafta ago

Fatih Sultan Mehmed Han’ın Sırtını Yasladığı Âlim Fenârîzâde Ali Çelebi

Sultanların saltanatına değer katan seçkin âlimlerden biri de, Sultan Fatih’in en büyük destekçilerinden Fenârîzâde Ali…

4 hafta ago

Timur Han’ın Hindistan Seferi

Ordusu, müneccimlerin vereceği haberi beklerken o, okuduğu âyet-i kerîmelerle askerlerine en büyük dayanağı sağlamıştı…

4 hafta ago