Çernobil’den 30 yıl önce, Ural Dağları eteklerindeki Kiştim şehri yakınlarında meydana gelen bir nükleer kaza, binlerce kişinin yüksek dozda radyasyona maruz kalmasına sebep olmuştu. Yaşananlar, yıllarca dünyadan gizlense de gerçekler bir gün ortaya çıkacaktı…
Dünya, nükleer enerjiyle ilk defa İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında tanıştı. Amerika’nın Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombaları, bu şehirleri yok ederek yüz binlerce insanın sonunu getirdi. İnsanoğlunun elinde artık kontrol edilmesi güç bir silah vardı. Bu gücü elinde tutmak isteyen Amerika ve onun yegâne rakibi Sovyetler Birliği, Soğuk Savaş yıllarında hummalı çalışmalara başladı. Bu ülkeleri İngiltere, Fransa ve Çin takip etti.
Nükleer silah denemeleri yapılıyor, yeni tesisler kurularak elektrik enerjisi üretiliyordu. Ancak bu faaliyetler, beraberinde tartışmaları getirdi. Kimine göre bu, insanlığın sonunu getirecek tehlikeli bir oyun; kimine göre ise temiz, güvenilir ve alternatif bir enerji kaynağıydı. Bizim gayemiz, taraf tutmak değil elbet. Fakat herkesin iyi bildiği 1986 Çernobil nükleer felaketi, dünya için acı bir tecrübe oldu. Pek de bilinmeyen bir gerçek şu ki, Çernobil’de olanlar ne ilk ne de sondu.
Eylül 1957’de, Ural Dağları’ndaki Kiştim şehri yakınlarında tuhaf bir patlama yaşandı. Dev bir radyoaktif bulut, yüzlerce kilometre uzağa kadar yayıldı. Bu durumda nükleer kaza meydana gelmiş olmalıydı. Ne var ki o bölgeye ait haritalarda nükleer tesise dair işaret yoktu. İşte bu noktada devreye Sovyetlerin “standart protokolü” giriyordu: Gizlilik. İlk Sovyet nükleer bombasının üretildiği Mayak Nükleer Yakıt Tesisi’nin inşası, 1946 yılında büyük bir gizlilik içerisinde başlatıldı. Çelyabinsk Oblastı (eyaleti) yakınlarında yapılan Mayak’ta çalışacak işçilerin konaklaması için neredeyse bir şehir inşa edildi. İlk ismi Çelyabinsk-40 (Şehir-40) olan şehre daha sonra Ozersk ismi verildi. Ancak bu şehir, SSCB haritalarında yer almadı. Bu yüzden patlama, Ozersk şehrine en yakın yer olan Kiştim ile anılır oldu.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 132. sayısından (Ağustos 2019) okuyabilirsiniz.
Şehrin Üçüncü fatihi Emîr Timur, binlerce kilometre mesafe kat edip Anadolu’ya kadar gelmiş, Ege sahillerine…
Birisine ikramda bulunulacağı zaman, tepsiler yardıma yetişir. Bu sefer tepsideki ikramlık, bir kahve yahut tatlı…
Kadılık, kazaskerlik ve müderrislik gibi vazifelerde bulunan Muhaşşî Sinan Efendi, Osmanlı ilmiyesinin önemli simalarından biridir.…
Harita olmadan yerini dahi bilemeyeceğimiz, ismini pek duymadığımız hatta bazılarımızın ilk defa duyduğu Galiçya, bizi…
Genellikle süs eşyası olarak kullanılan inci bir zamanlar çok daha kıymetliydi ve ciddî servet kaynağıydı.…
Bir zamanlar Sarayburnu’nda arz-ı endam eden Dârülfünûn binası, döneminin simge eserlerinden biriydi. Yapıldığı yıllarda büyük…
View Comments
Allah Devletimize ve milletimize zeval vermesin, Nerede bir garib ağlar çilesi Türk e düşer.....
Türk Beklenendir.