Birinci Cihan Harbi içerisinde en şiddetli çarpışmaların yaşandığı Çanakkale Cephesi’nde göğüs göğüse mücadele devam ederken ateş hattının hemen gerisinde, sıhhiyecilerimiz de yaralı askerlerimizi iyileştirme mücadelesi veriyorlardı. Vefakâr sağlıkçılarımız, düşman mermilerine aldırış etmeden, yaralı ve hasta askerlerimiz ile sivillerimizi cephe gerisinde kurulan hastanelerde tedavi etmekteydiler. İşte o hastanelerden birisi, bugün müze hâlinde yeniden canlandırılmış bulunuyor. Gelibolu Yarımadası’nda, Eceabat’a bağlı Alçıtepe köyündeki Hilal-i Ahmer Hastanesi Açık Hava Sergisi ve Canlandırma Alanı, ziyaretçilerini, destansı mücadelenin yaşandığı o günlere götürüyor…
Osmanlı Devleti, Düvel-i Muazzama’ya karşı çarpıştığı Birinci Dünya Savaşı sırasında, pek çok cephede mücadele vermiş, bilhassa Çanakkale Cephesi’nde gösterdiği kahramanlıklarla dünya tarihinin seyrini değiştirmiştir. Payitaht İstanbul’a hâkim olmak isteyen İtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazı’nı ablukaya almış fakat Osmanlı’nın beklenmedik direnişiyle karşı karşıya kalmıştır. 18 Mart 1915’te deniz harekâtında başarısız olunca 25 Nisan 1915’te kara harekâtı başlatan düşman kuvvetleri, “Çanakkale Geçilmez!” düsturuyla mücadele veren şanlı ecdadımız karşısında, hezimete uğramış ve çekilmek zorunda kalmışlardır. Böylece Çanakkale’de düşmana geçit vermeyerek âdeta destanlaşan kahraman ecdadımız, adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır.
Şanlı ecdadımızın düşman kuvvetlerine karşı galip gelmesinde, cephede verilen mücadele kadar, cephe gerisindeki hizmetlerin de tesiri büyüktü. Nitekim sınırlı imkânlarla verilen sağlık hizmetleri de askerî başarı kadar mühimdir. Çatışma esnasında cephede yaralanan askerlerin tedavilerinin yapılması, tifo, dizanteri, çiçek, sıtma ve kolera gibi bulaşıcı hastalıklara karşı alınan tedbirler, askerlere verilen sağlık hizmetlerindendir. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, böylesine zor şartların yaşandığı günlerde yaralı ve hasta askerleri cephe gerisinde tedavi etme hizmetinde bulunmuştur.
Savaş boyunca Çanakkale çevresi ve Gelibolu’da yaklaşık 200 yatak kapasitesine varan Menzil, Harp, Hilâl-i Ahmer ve Merkez hastaneleriyle Seyyar Tümen hastaneleri faaliyet göstermiştir. Yaralanan askerlere gerekli tıbbî müdahalenin zamanında yapılabilmesi amacıyla Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında seyyar hastaneler kurulmuştur. Bu doğrultuda Eceabat ve Kilitbahir’de 100, Erenköy’de 500 yataklı seyyar hastane açılmıştır. Ayrıca Akdeniz ve Gülnihal vapurları da hastane gemisi olarak vazifelendirilmiş, yaralıların taşınmasının yanında çay, süt, şeker gibi gıda sevkiyatı da yapmıştır.
Yaralanan askerlerimiz, ilk müdahalenin ardından ateş hattının gerisinde, her 20 km’de bir kurulmuş ellişer yataklı sıhhiye istasyonlarına götürülmüştür. Burada, yarasının durumuna göre karar verilip daha ileri seviyede tedavisi gerekenler ise hasta nakil gemileriyle İstanbul hastanelerine sevk edilmişlerdir.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 187. sayısından (Mart 2024) okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!