Roger de Flor… Kimi zaman iyi bir kumandan, kimi zaman bir hain olarak anıldı. Bir çocuk kaptan olarak çıktığı deniz yolculuğu, Bizans sarayında suikastla son bulacaktı…
Roger de Flor, 1267 yılında, o dönem Sicilya Krallığı’na bağlı Brindisi’de doğdu. Babası, Kutsal Roma Cermen İmparatoru II. Friedrich’in hizmetinde görevliydi. Roger ise daha sekiz yaşındayken(?) Akdeniz’in sularında, “El Falco” adlı geminin kaptanı oldu. Bu sıra dışı yükselişi, Tapınak Şövalyeleri’ne katılmasıyla devam etti. Zekâsı, cesareti ve gözünü budaktan sakınmayan yapısıyla kısa sürede dikkat çekti.
1291’de Kudüs’ün son kalesi Akka Memlükler tarafından kuşatıldığında, Roger yüzlerce haçlıyı kurtarıp Kıbrıs’a taşıdı. Bu başarısı, ona övgüler kazandırmadı; aksine, Papa tarafından “hırsız ve mürted” ilân edildi. Neden mi? Çünkü Roger, bu kurtarma operasyonunu kendine menfaat sağlayacak şekilde düzenlemişti. Ama onun asıl gücü, elindeki parayla topladığı acımasız paralı askerlerden geliyordu:
Bu birlik, 1303 yılında Bizans İmparatoru II. Andronikos’un gözdesi oldu. Anadolu’daki Türkmen akınlarını durdurmak isteyen imparator, Roger’i büyük vaatlerle İstanbul’a davet etti. Hatta onu imparatorluk sarayına damat yaptı, “Sevastokrator” (saraydaki en yüksek rütbe) ünvanını verdi. Fakat Roger de Flor, Bizans’ın içine düştüğü çaresizliği fark etmişti. Emir-komuta dinlemeden kendi bildiğini okumaya başladı.
Katalan ordusu, önce Anadolu’ya geçti. Hedef, Türk beylerini durdurmaktı. Ama gerçek farklıydı. Roger ve askerleri, girdikleri yerlerde sadece Türklerle değil, Bizans köylüsüyle de savaşıyor, köyleri yağmalıyordu. Özellikle Karesi Beyliği civarında ciddî çatışmalar yaşandı. Ancak Türkmenler karşısında net bir başarı elde edemediler.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 203. sayısından (Temmuz 2025) okuyabilirsiniz.
Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…
Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…
Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…
Endülüs, İber Yarımadası’nda yaklaşık sekiz asır boyunca hüküm sürmüş müstesna bir İslâm medeniyetidir.
Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…
Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…