“Bazı araştırmacılar, dedemiz Şabdan Bahadır’dan ‘Rusların adamı’ olarak bahsediyor. Bu doğru değil! O, Kırgız halkı için Rus hâkimiyetine girmekten başka çıkar yol kalmadığına kanaat getirerek hareket etmiş, kan dökülmesini engelleyerek Kırgızları kıyımdan kurtarmıştır.” Bu sözler, dedesi hakkında farklı görüşlerin öne sürüldüğü Şabdan Bahadır’ın torunlarından Canıl Abdıldabekkızı’na ait. Kırgızistan’da yaşayan Canıl Hanım’la Bişkek’te buluştuk ve dedesi hakkında merak ettiklerimizi kendisinden dinledik…
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Ben 5 Ekim 1947 tarihinde Çüy bölgesi Kemin rayonunda (kasaba) doğdum. Şabdan Bahadır’ın 5 erkek çocuğu vardı. Onlardan üçüncüsü Isamüddin’dir. Benim babam onun oğlu Abdıldabek. Şabdan Bahadır, çocuklarının eğitimine çok ehemmiyet vermiş ve onların iyi ilim almaları için çalışmış. Isamüddin bilhassa çok iyi dinî eğitim almış. Osmanali Sıddıkoğlu’nun Tarih-i Şadmaniya adlı eserinde ondan, Molla Isamüddin diye bahsedilir. O devirde molla lakabı; âlim, bilgili insanlar için kullanılırdı. Şabdan Bahadır’ın diğer oğlu Kemal, Vernıy’da yani bugünkü Alma Ata (Almatı)’da eğitim almış. Frunze ile aynı sınıfta okumuş. Yine torunları da gimnaziyalarda (liselerde), ileride meşhur olacak birçok insanla okumuşlar.
Günümüzde Şabdan’ın soyundan gelenler mevcut. Onlarla iyi ve kötü günlerde bir araya geliyoruz. Sovyet döneminde Şabdan’ın evlatları ve torunları takibata, dışlamalara maruz kalmışlar, sürgün edilmişler. Bu yüzden benim babam ve bir torununun çocuğu haricinde hiçbiri yüksek eğitim alamamış. Bu takibatlar ve dışlamalar, 1960 yılına kadar devam etti. Bu yıllara kadar Komünist Parti’nin bu yöndeki siyaseti devam etmişti. Günümüzde Şabdan’ın neslinden olanların sayısı pek de fazla değil. Sayısını tam olarak bilmiyorum. Ayrıca bizde neslin erkeklerden devam ettiği kabul ediliyor. Erkeklerin sayısı da şu anda çok azaldı.
Sovyet döneminde Şabdan Bahadır ile ilgili araştırmalar yapıldı mı? Atalarınızdan onunla ilgili nasıl bilgiler aktarıldı?
Şabdan Bahadır ile ilgili arşiv belge ve bilgilerini Kemal atamız bir araya getirdi. O, tahsil görmüş kabiliyetli biri idi. Benim babam ise Rus bilim insanı Yudahin’in ilk doktora öğrencilerinden biri olmuş. 1920’li yıllarda rejim tarafından beylere, manaplara, zenginlere karşı başlayan takibat neticesinde onlar Ural ve Ukrayna’ya sürgün edildiler. Bizim atalarımız da Ural tarafına sürgün edilmişler. Tabii bundan önce, 1916 yılında Kırgızların bir grubunun Rus saldırılarından kurtulmak için Çin’e gittikleri Ürkün hadisesinin yaşandığı yıllarda da ailemiz, büyük zorluklarla karşı karşıya kalmış. Babamın annesi vefat etmiş. Babam daha küçük olduğu için onu burada bırakmışlar ve ona başka biri bakmış. Babama da o bakan kişinin soyadını vermişler. Bazıları bu şekilde onun izini kaybettirmek istediğini ve sürgüne gitmekten kurtulmaya çalıştığını ifade ediyorlar. O dönem için böyle bir şey yapmak mümkün değildi. Herkes, kim kimin evladı biliyor ve birbirini tanıyordu.
Röportajın tamamını Yedikıta Dergisi 136. sayısından (Aralık 2019) okuyabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan birisiydi. Osmanlı Devleti’ni parçalama savaşı da…
Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu…
Bundan 32 yıl önce, Sinop’un balıkçı kasabası Gerze’yi, sevimli bir misafir ziyaret etmişti. Kendini çok…
Türk kahvesi, sadece lezzetli bir içecek olmanın ötesinde, 500 yıl aşkın bir geçmişe sahip, köklü…
Salih kimselerin sohbetinde bulunmanın ve onlarla hemhâl olmanın, gönüllere ferahlık ve huzur verdiği, defaatle söylenmiştir.…
Osmanlı Devleti'nin bu kıymetli okulu Enderun'u infografik formatında sizlerle!