Categories: KapakManşet

Balkanlarda Müslüman Kimliğinin Kalbi Deliorman

“Serhaddin ucunda bir gölge, bir dua gibi durur bazı yerler. Deliorman da onlardan biridir; sessiz, vakur, derin…”

Deliorman’ın Coğrafî Sınırları ve Özellikleri

Deliorman, günümüz Bulgaristan sınırları içinde, Tuna Nehri’nin güneyinde yer alan, doğuda Dobruca’nın ağaçsız düzlükleriyle komşu, batıda ise yoğun ormanlarla çevrili bir bölgedir. Rusçuk, Hezargrad (bugünkü Razgrad) ve Varna arasında uzanan bu alan, doğal yapısı ve stratejik konumuyla tarih boyunca dikkat çekmiştir. Adını, sadece ormanlarından değil, aynı zamanda bölgenin sert doğasına ve halkının mücadeleci ruhuna gönderme yapan “Deli” sıfatından alır. 19. yüzyılın sonlarında büyük ölçüde ormansızlaşsa da Deliorman ismi, halkın hafızasında güçlü bir anlam taşımaya devam etmiştir.

Türkler İçin Deliorman’ın Önemi

Osmanlı döneminde Deliorman, hem vakıf arazileri açısından zenginliği hem de Müslüman-Türk kültürünün canlı biçimde yaşatıldığı köyleriyle ön plana çıkmıştır. Bölge halkı; tarım, zanaat ve dayanışma kültürüyle kendi geleneklerini yüzyıllarca muhafaza etmiş, aynı zamanda Osmanlı’nın iskân politikalarının başarıyla uygulandığı nadir coğrafyalardan biri olmuştur.

Deliorman, Osmanlı’nın Balkanlar’daki varlığının hem fizikî hem de kültürel simgesi olmuş; özellikle Müslüman kimliğini ve İslâm kültürünü muhafaza mücadelesinde ön cephelerden biri hâline gelmiştir.

Silistre: Direnişin Sembolü

Silistre, 1388 yılında Osmanlı topraklarına katılmış ve Tuna Nehri’ne hâkim stratejik konumuyla Osmanlı için vazgeçilmez bir kale olmuştur. 19. yüzyılda Rusya’ya karşı yapılan savaşlarda kilit savunma noktalarından biri hâline gelen şehir, özellikle 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında Rus kuşatmasına karşı gösterdiği kahramanca müdafaa ile tarih sahnesine damgasını vurmuştur. Bu savunma sadece askerî değil, aynı zamanda moral ve kültürel açıdan da büyük anlam taşır. Padişahın Silistre halkını ödüllendirmesi, bölgenin Türk tarihindeki yerini daha da pekiştirmiştir.

Silistre’nin önemi yalnızca savaşlarla sınırlı değildir. Osmanlı sonrasında da bölgedeki Türk nüfusun kimliğini koruma mücadelesinde önemli rol oynamış, göçlere rağmen, Türk varlığı bu topraklarda uzun süre devam etmiştir.

Kapak yazısının tamamını Yedikıta Dergisi 205. sayısından (Eylül 2025) okuyabilirsiniz.

Arif Tunç

View Comments

  • Silistre… kim bilebilirdi ki âti de ne güzelliklere gebe….

Recent Posts

Buhara’dan Bursa’ya Uzanan Gönül Köprüsü Emir Sultan Hazretleri

Tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş, ilim ve hikmetle mücehhez velî ve Peygamber neslinden olan Emir Sultan Hazretleri’nin,…

4 hafta ago

Osmanlı’nın Sanayi Mirası Feshane Bugün Sanat Kültür Merkezi

Bir zamanlar Osmanlı’nın sanayi hamlelerinden biri olarak kurulan ve yıllarca Eyüpsultan’ın silüetinde mütevazı duruşuyla varlığını…

4 hafta ago

İbadet Tahtı Hünkâr Mahfili

Yüzyıllar boyunca nice padişahlar, nice vezirler; camilerde zafer öncesi ellerini kaldırıp dua etmiş, cemaatle aynı…

4 hafta ago

Yitirilmiş Bir Medeniyetin Gözyaşları Endülüs

Endülüs, İber Yarımadası’nda yaklaşık sekiz asır boyunca hüküm sürmüş müstesna bir İslâm medeniyetidir.

4 hafta ago

Doğu’yu Fotoğraflayan Batılı Paul Nadar

Nadarlar, dünya fotoğrafçılığının seyrine damga vuran bir aile. Paul Nadar da fotoğrafçı babanın fotoğrafçı oğlu.…

4 hafta ago

Hattat Ârif Hikmet Bey ve Hatt-ı Sünbülî’nin İzinde

Bu makalemizde Ârif Hikmet’in hem sanat anlayışına hem de Hatt-ı Sünbülî’nin tasavvufî estetiğine göz atıyoruz…

4 hafta ago